30 Mart 2005

Bugün taaam "8" aylık olduk!

Biz bugün taaaaam 8 aylık olduk. Yarın 9. ayımıza giriyoruz :))) Bunun şerefine annem bize bugün birsürü ilk yaşattı. Mesela ilk kez portakal suyu içtik, her birimiz 100ml fazla mı değil mi bunu yarın anlayacakmış annem. İkinci ilkimiz, kıymalı sebze püresi yedik, hemde ne yemek mmMMmmm şahane olmuştu tek kırıntı arttırmadan yedik.

Kızları uyutayım sonra devam edecem, başlamam lazımdı yoksa kalıyor öyle yazmadan..

27 Mart 2005

İki ilkimiz..

Bugün bir ilkimiz daha gerçekleşti, belkide biraz geç kalmış bir ilk.. Ispanak yemeği yiyip yattılar bu akşam kızlarım. Burada iki ilk var hem ıspanak yemeği, hemde yatmadan evvel kaşık mamasının haricinde başka birşey. Kendimize yaptığım (ıspanaklı pideden arta kalanlarla yaptığım) yemekten, dolu dolu iki yemek kaşığı, üç tatlı kaşığı yoğurt, bir kepekli ekmek içi. Ispanığı blender dan geçirdim çatalla malesef olmadı (buda bir ilk blender hiç kullanmamıştım ) yoğurdu ekmeği ekleyip yedirdim. Önce her zamanki tepkileri buruşuk iki surat sonra iştahla hammm ..

Bu arada Çınar koltuk kenarlarına tutunup kalkıyor. Her ikiside terlik hastası, birileri terliklerini onların görüş alanında çıkarmasın, patır patır hızla terlik peşine düşüyorlar. Hareketlendikçe zaptedmek daha zorlaşıyor, insan dahada yoruluyor.

Bizim çıkardığımız sesleri taklit ettiklerini düşünüyorum. özellikle Defne hemen konuşup bişeyler anlatmak istiyor, dudaklarını büzüp "ü" şekline getiriyor ama "oooo" diyor, ben buradan hani şu şarkı varya "ooof, of" onu söylediğini iddaa ediyorum :).. Yine geçenlerde Defne uzun zamandır el çırpmayı öğrendiğinden sık sık alkış diyorum ona, sanki aynı benim gibi alkış demek istedi ama "al" çıktı sadece, yoksa çok mu abartyorum..

Terliklere olduğu kadar her çocuk gibi telefonada çok meraklılar, önceden yemeğe kalkıyorlardı ama son bir kaç gündür anneanne veya dedeyle konuşurken onların seslerini dinlemeyi öğrendiler ve kendilerince cevapta veriyorlar ama bir müddet sonra sıkılıp yine yalayıp yemek istiyorlar :)

25 Mart 2005

Nejla'yla dialog!

Bu akşamdan başlayıp geriye doğru gideceğim. Uzun zamandır yazmak istedim ama her seferinde iki satır olmasın diye erteledim.

Bu akşam ilk kez kızlarımla kek yaptık yani ben yaptım onlar izledi. Ellerindeki oyuncakları önlerindeki tablaya vura vura, gürültü patırdı ve miksere, kek kalıplarına, fırına vs. ye bakan meraklı bakışlar arasında top kek yaptık (mmmMMMmm bu arada pek güzel olmuş)..

Ayrıca bugün, kızlar park yatakta yatıyorlar biliyosunuz, Çınar son iki gündür kenarına tutunup ayağa kalktığı için ve bel mesafesinde bize bakıp sırıttığı için, üstteki yatağı alıp altta yatırmak şart oldu. Önce bi anlayamadı, başka biryerde yattığını düşündü, elleriyle inceledi, yaladı ve kabullendi. Birde bugün yalnızdık ve ben temizlik yaptım :) heryerim yorgunluktan ağrıyor.

22 Mart Salı günü, sabahtan hazırlıklara başlayarak, öğlen ancak 13.de hazır olarak Bandırma'ya yolculuğa çıktık. Şimdi bu yolculuğa sebep olan hikayemizi anlatıciim.

Kızlara bakan Nejla'nın ablası fıtık ameliyatı olacaktı 22 Mart'ta. Geçtiğimiz perşembe laf arasında "ben salı günü sizi ararım gelip gelmeyeceğimi söylerim" gibi bi laf etti ve sustu, şaşırdım çünkü salı günü izin verir misiniz gibi bi soru değildi bu, sonra üstünde durmadım fazla cahilliğine verip, e Nejla izin alman gerekmez mi gülüm dedim, gülüştük. Salı günü geldi çattı :) Nejla aradı, feci telaşlı bi sesle ama o ses çok yalancıydı, "ablamı ne zaman ameliyata alacakları belli diil" dedi, "peki sen gelme Nejla ablana refakat et, geçmiş olsun, selamlarımı ilet" dedim kapattım. Sonra İsmail'e Nejla'ya yarında izin verelim bizi Bandırma'ya götür havada fena değil değişiklik olur dedim, herneyse toparlanıp gittik. O akşam Nejla'yı arayıp "yarında gelme, tekrar geçmiş olsun dedim ama o yine telaşla "ablam daha ameliyat olmadı bekliyoruz" dedi, ne bileyim doğrudur herhalde, kötü olmayayım, bu arada Nejla bizim Bandırma'ya gittiğimizi bilmiyor. Salı, çarşamba Bandırma'da kaldık, çarşamba akşamı tekrar Nejla'yı aradım sen yarında gelme, cuma gelirsin çocukların aşı günü götürürüz filan dedim, "bi sorun olmaz değil mi, teşekkürler, tamam" deyip kapattı. Buradan anlıyoruzki Nejla CUMA yani bugün gelecekti. Biz Nejla'yı her sabah duraktan alıp her akşamda durağa bırakıyoruz, sabah İsmail durağa Nejla'yı almaya gitti, ne gelen var ne giden, eve geldi "sana dedim niye aramadın dün gece bak gelmedi" dedi, çok kızdım ben mi arayacam o aramalı. Sabah 8.13 te Nejla'yı aradım:

-Neredesin Nejla?
-Ben yarın geleceğim. (gayet pişkin bi sesle)
-E haber vermen gerekmez mi?
-Kemküm. yarın geleceğim kesin.
-Gelme artık Nejla. İhtiyacım kalmadı.
-Yarın geleceğim kesin.
-Çocuk oyuncağı mı bu, niye haber vermiyosun. 3 gün iznini zaten ben vermişim bu ne gevşeklik, istemiyorum gelme artık.

O anda da neler kuruyorum kafamda, en kötü ihtimalle Bandırma'ya taşınırım, Görsem gelir, annem gelir bi dolu insan var. Kapattım telefonu. Bu arada İsmail bana kızıyo, neden söylenmişim, gelecek olan bi başkası daha mı iyi olacakmış, iyi olan zaten aklı başında olan biri bakıcılık yapmazmış, çocuklara iyi davranıyormuş, önemli olanda buymuş, ondan daha fazlasını beklemek hata olurmuş, miş, muş, mış..... Yarım saat sonra Nejla aradı, deli oluyorum bu kıza, daha evvelde bin tane yalanını yakalamıştım ama zararsız diye üstünde durmamıştım, herhalde onlardan kuvvet aldı.

- Ben yarın geleceğim, burada telefon çekmiyorda ondan arayamadım.
- E ben arayınca çekiyor.
- Evet karşıdan aramalara çekiyor.
- E şimdi nereden arıyorsun??? (bulmuş sıkışınca bi kontörlü telefon) Sor bakalım Nejla, iki ablan var, ikiside çalışıyor, hangisi izinsiz izin kullanabiliyor ve bu kadar uzun süre???Saygısızlık, sorumsuzluk yaptığn, kendim bakabilsem zaten sana ihtiyacım yok, keyfi gelmiyorsun buraya ben özen gösteriyorum paranı verirken ve giriş çıkış saatlerine, aynı özeni isterim. Tamam Nejla, istemiyorum gelme artık.
- Peki ben yarın geleyim bikaç eşyam var onları alayım.
- Tamam olur. (kapatmak üzreyim)
- Ben ayrılmak istemiyorum, lütfen geleyim.
-...... (arka fonda İsmail bağırma gelsin diyor) Peki gel konuşalım yarın.

Velhasıl hala kızgınım, bakalım yarın gelecek mi, yoksa çocukça yalanlarından birine daha mı başvuracak?!?

Herneyse, Çınar ayağa kalkıyor, gözüne kestirebildiği heryerde dikilmek istiyor ama geri oturmayı beceremiyor bunun içinde bağırıyor :) daha doğru dürüst emekleyemezken, çok komik. Halterciler ağırlığı kaldırdığında denge kurmak için hafiften titrerlerya aynı onlar gibi dengeyi bulunca başlıyor gülücükler, yorulunca oturamayınca bağırıyor işte :)

Defne'ciğim pek utangaç, Bandırma'dayken orada olduğumuzu her duyan geldi, önceleri her gelene ağlıyordu sonra insana alıştı ama süzülüp, kafasını yana yatırıp bakmalar başladı. El hareketlerini çok güzel yapıyor, alkış deyince alkış yapıyor kocaman elleri var zaten şap şap ses çıkıyor. gel gel yapıyor. Yüzüstü vaziyette biberonu yakaladığında ağzına bişi gelmeyince başını yana çevirip komik hallere giriyor ama suyunu içiyor:).. Çok tatlı çok.

Ben yaptım bunları, bu kızlar benim :)

Uzun zaman olmuş yazmayalı, 10 gün önce kadar Görsem gelmişti, Setbaşı, Heykel hep yürüyerek gezdik hala sağ bileğim ağrıyor, çok gezmişiz yani. Bir tane oyuncak aldım, tablaya yapışanlardan ördek boynunda iki tane halkası var. Eve geldiğimde Defne mama yiyordu bende Çınar'a verdim. Nasıl korktuğunu anlatamam, ağlayarak kaçtı diyebilirim, şaşırdım herşeye atlayan çocuk, neyse sakladım göstermedim aldım kucağıma sevdim filan geçti.. O akşam babam geldi, sümbül getirmiş küçük bir demet, Çınar kucağımdaydı eline verdi demeti yine çok korktu tutuyor ama kafasını nereye çevireceğini şaşırdı, çığlıkla ağlıyor.. Korkmalar başladı dedim ama anlamda veremedim. Birkaç gün sonra ördek oyuncağı Defne'nin eline verdim, o oynarken Çınar çok uzun bir süre onu izledi, sonra gitti Defne'nin elinden aldı :) Yalnız artık Defne oyuncaklarını Çınar'a kaptırmıyor, hatta gidip Çınar'ın elindekileri alıyor :)..

20 Mart 2005

Uyuyan güzeller..

Kızlar uyumamakta diretince çoğu kez zorlamıyorum, onlarda böyle oyun oynarken, su içerken uyuyakalıyorlar :)..

(buraya foto gelecek)

14 Mart 2005

Mama sandalyelerini aldım..

Evet mama sandalyelerini aldım, biraz kararsız kaldım, çok gezdim en sonunda 3 yaşından sonra masa sandalye olarakta kullanabilecekleri ahşaptan şirin bişi aldım. Bugün ilk kez oturdular, pek bi mutlu oldular bizimle aynı boyda olunca. Önündeki tablaya vurdukça çıkan seslerle müzik yaptılar, kafamız şişti ama olsun :))) mama sandalyesinin minderi ayrıca satılıyordu ve yine ikisi biraz tuzluya geliyordu almadım kendim diktim bende :)) sarı ve pembe minderleri ben diktim yani, yıkanabilir kullanışlı (reklamımıda yapiim)..

08 Mart 2005

Bugün teyzoş doğdu :)

Bugün teyzoşun doğum günü.. İyiki doğdun GÖRSEEEEEMMM... :)

Bugün bebeklikte olunan hepatit aşısının sonuncusu oldu Defne ve Çınar. Kiloları bayaa fark etmiş, Çınar 9.900gr. Defne 9.600 gr. olmuş, boylar 72 cm.

Defne iki gündür, elini açıp kapatarak gel gel yapıyor, tabi bilinçsizce ama yaparken elini bir izleyişi var çok tatlı. Defne Çınar'ı 15-20 gün sonradan takip ediyor, bu anne karnında da böyleydi, şimdi de böyle. Ancak, el çırpmayı, gel gel demeyi, hafiften emeklemeyi Defne yapıyor. Çınar ise bizimle uğraşsın dursun. Yok öyle şikayet etmeyeceğim, o kadar çok şey okuyorum ki, benim iki tane olmasına rağmen ben bu kadar şikayet etmiyorum.

Şimdilerdeki düzenleri; sabahları saat 10-11 (kahvaltıya kadar) ilgilenmek babaya ait. Sonra ben kalkıp (o vakte kadar uyuyorum) kahvaltılarını hazırlıyorum, yedikten sonra neredeyse hemen uyuyorlar, iki saat filan bazen üç saat. sonra akşama kadar, üstüste yere koyduğum üç yorganın üzerinde bir sağa bir sola yuvarlanıyorlar. :) onlarda bende pek memnun oluyoruz. meyveli yoğurt, meyve suyu, akşam maması derken yatacak yer arıyorlar..

Yarın İsmail Ankara'ya gidiyor. Bende annemi çağırdım, gel ben kendimi şu güzel bahar günlerinde dışarı atacam dedim. Yarın biraz dolaşıp mama sandalyesi almayı düşünüyorum. Çok gereklimi bilmiyorum ama sanki olursa daha iyi olacakmış gibi geliyor, şimdi yemeklerini ana kucağında yiyorlar ama heryeri mama, kaç kez yıkadım kılıfları ben pes ettim onlar kirletmeye bıkmadılar.

Defne çok alımlı bir kız, gülüşü bakışı başka güzel. Çokta dikkatli, ne yaparsam dikkatle izliyor. Sesimi mutfaktan duysun hemen kulak kesiliyor(muş), babası gelsin hemen kafasını çevirip kapıya bakıyor, ayak sesimi bile tanıyor. Gerçi son yazdıklarım Çınar içinde geçerli ama Çınar'ın havası başka, o daha haylaz bakıyor sanki, sanki bir şeye gülüyor gülme işi bitince nerede kaldıysa oradan devam ediyor oyununa ya da başka bişeye daha mı ciddi desem, daha mı kararlı bilemedim. Yüzde yüz herkes çocuğunda bunları yaşıyor ama ben yaşadıkça çok şaşırıyorum, çok seviniyorum. Hala onların benim olduğuna inanamıyorum. Bir ömür gibi süren hamilelik nasıl geçti, nasıl oldu da bunlar benim oldu diyorum. Saçma ama öyle.

Hep yaz gelsin diye hayal ediyorum. Yaşına geldiklerinde yürürler diyorum, pembe üstünde "spoil me!........" yazan iki tulum aldım, tam o zamanlar olur bu diyorum, köye götürürüm tavukların arkasından paytak paytak yürürken onları izlerim diyorum. Çok heyecanlanıyorum.