14 Nisan 2008

buradan devam ediyoruz..

25 Ocak 2008

yarı yıl gösterisi ve karne!


çocuklar ilk gösterilerini yaptılar. henüz onlardan evvel çıkan büyük sınıflarda gözlerim dolmaya, burnumu çekmeye başlamıştım bile :) gerçekten acayip bir duygu. 4 yaşlar (balıklar sınıfı) sahneye girdiğinde, ağlaşan kaçışan çocuklar beklerken, sırıtıp el sallayan anne-babalara bir yandan karşılık verip bir yandan da gösterilerini başarıyla yapan çocuklardı hepsi :) alkışlandıkça coştular.. fotoğraf makinemin azizliğine uğradım, doğru düzgün hiç foto yok elimde :( sanırım okulun çektirdikleri tab edilince onlardan alacağım.




karnelerimizi de aldık :) ikisi de dans etmeyi beceremiyorlarmış :) bu akşamdan itibaren dans derslerine başladık :P evlerinde lambaları yanıyor türküsü eşliğinde gerdan kırmayı öğrettim çocuklara. bu akşam yattıklarında çınar'dan 'ciğerim koz koz olduuu..' diye sesler geliyordu. son karedeki karne hediyesi olarak seçtikleri oyuncak. içinde iki ayı var. biri kız, biri erkek! (bu kız, erkek takıntımız hüküm sürüyor şu günlerde, ben kızım, babam erkek, annem kız, kardeşim kız, anneannem kız, dedem erkek...) onları giydirip duruyorlar.

21 Ocak 2008

haftanın çocuğu..


çınar bu haftanın çocuğu oldu. her hafta bir çocuk seçiliyor sıra çınar'a gelmiş. daha evvelkilerden istenen bizden de istendi, o yüzden bir pano hazırladık, ilave olarak yasemin'in cem'e yaptığı anketten esinlenerek en sevdiği şeyleri ilave ettik. bir de küçüklüğünde giydiği giysiler ve ayakkabı gönderdik. haftanın çocuğu aynı zamanda o hafta sınıf başkanı oluyormuş. yemekhaneye inerken çocuklar tren oluyorlar, sınıf başkanının görevi ise bu trenin en önünde lokomotif olmak, hizaya sokmak :) defne de bir iki hafta sonra olacak sanırım..

bir de 24 ocakta gösterileri var, can hıraş ona hazırlanıyorlar. gösteride giyecekleri elbiseleri dün giydirip evde prova yapmalarını istedim, bizden bile utanıp miyk miyk söylediler şarkıyı, gün geldiğinde o kadar anne babanın karşısında hepsinin kaçışıp ağlayacağını düşünüyorum ama bunu hiiiç ummuyorum :)


en sevdiği yemek : makarna
en sevdiği hayvan : fil ve kaplumbağa
en sevdiği meyve : üzüm
en sevdiği kitap : ormanda bir parti
en sevdiği renk : turuncu ve kırmızı

hava durumu..



bunu kar yağdığında yapmıştık. karla, kardan adamla nereye ne yapabiliriz diye düşünürken. sonbaharda odalarındaki cama yaptığımız yaprak baskıları sildim önce, pamuk yapıştırırız cama diye ama boyalar çıkmakta direnip beni uğraştırınca cama yapışkan sürmemeye karar verdim. pamukları ipe dizip bantladık o da zaman aldı, kızların canı sıkıldı, derken en nihayet kardanadamlı hava durumumuz oldu. şimdi sabah uyandığımızda ilk görevimiz pencereden dışarı bakıp havayı kontrol etmek, sonra da okun yönünü değiştirmek.

14 Ocak 2008

temizlik..


canavar gibi iki eleman yetişiyor. artık sırtım yere gelmez :P

10 Ocak 2008

karma sergi..


defne, çınar ve degas karma resim sergisi..

08 Ocak 2008

sobe..

tatlı ikizler derya ile deniz'in annesi ebru 2008'den beklentiler için beni sobelemiş. az evvel ebru neler yazmış acaba diye bir bakayım dedim bir saat geçmiş, takılıp kalmışım güzel sohbetlere :)

yeni yıl mottolarım, yeni yıl bize şunu getirsin bunu getirsin gibi beklentilerim olmadı hiç. bursa'ya taşındığımızdan bu yana (5 yıldır) kimi bayramlar sıradan günler gibi geçti ama yılbaşlarında genellikle ailem bizlerle olduğu için o gece daha özel oldu, yani yeni yılın tek özelliği bu benim için. bu yılbaşı da öyleydi, bu sefer görsem'le aileye yeni katılan eşi de bizlerleydi. yenildi, içildi, kızların hediye açma girişimleri, hevesleri, heyecanları keyifle izlendi..

ben yeni yıldan sağlık, huzur ve para diliyorum, bir zahmet bu üç dileği benim için gerçekleştirirse çok bahtiyar olacağım. zaten bu üçü olursa gerisi çorap söküğü gibi gelecektir ;) :D

ben de cem'in annesi yasemin'i sobelesem yazar mı acaba? eskisi gibi yazmıyor artık, hem yazılarını hem de cem'den haberler almayı çok isterdim ben.

30 Aralık 2007

koplomba


kaplumbağa nihayet bitti. herhalde bir hafta filan sürdü, bu sürede ben manto örerdim yahu. herneyse kızlarım çok sevdiler, çınar için yapıyordum ama defne 'anne o benim olsun mu?' dedi, çınar da yanımızdaydı, çınar bir bana bir ona baktı o bakınırken ben olsun dedim. çınar'ın haşmeti var bu da senin olsun dedim. çınar da 'tamam olsun, anne sen bana da bir tane ör tamammm?' dedi, tamam dedim :) ama örmeye hiç niyetim yok. seçtiğim ipten sanırım çok yordu beni, bir de tığla ilk kez bir şey denedim onun da etkisi büyük.

bu kaplumbağayı buradaki siteden bakarak yaptım. detaylarıyla nasıl örüldüğü anlatılmış, ilgilenenlere duyurulur :)

26 Aralık 2007

anne baba azıcık şaşırsın..

ismail : hadi uyuyun kızın, ben de hastayım gidip yatacağım.
çınar : hem hastayım diyorsun hem kısa kollu geziyorsun, git üstüne uzun kollu birşeyler giy.
(çınar poposunu dönüp yatar.)
ismail : hımff!

----------------------------

yılbaşı ağacının üzerindeki süsler itinayla sökülür, bunlarla kapılar süslenmeye çalışılır, o sırada çınar defne'ye koltukta uzanmakta olan beni göstererek 'hadi annemi süsleyelim' der. defne 'annem ağaç değil ki çınar, çok komiksin' diye olayı noktalar..

23 Aralık 2007

bir haftadır hastayım belki de on gündür. boğazım da bir düğüm, yattığımda başlayan kuru öksürük. bir de dün gece sigara içenlerin sonunu hazin bir şekilde anlatan kısa film izledim ve ilk kez sigarayı bıraksam mı diye düşünmeye başladım. kendim konusunda pek evhamlı değilimdir ama gırtlak kanseri düşüncesi beni ciddi ciddi korkutuyor bir de bir arkadaşımın babasının gırtlak kanseri olduğunu öğrendim, bebelerim daha çok küçük erkenden gidemem bu dünyadan. bu kadar arabesk edebiyatından sonra gelelim ev hallerine.

kızların bitmek bilmez ilgi bekleyişleri, büyüdükçe kendi aralarında daha güzel oynarlar diye beklememin aksine daha fazla yükleniyorlar bana. bir de anormal mızmız oldular. bazen elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum. bize genelde yabancı olan kıskançlık ve itme-kakma olayları başgörterdi bir de. ittirmeyi filan okuldan öğreniyorlar, bir de defne çok kızmışsa ittirdikten sonra 'pislikkk' diyor kısık ama vurgulayan bir ses tonuyla.

yine defne parmak emme işini azıttı son zamanlarda. genizetini aldırmadık daha, bademcikleri parmağını emdiği için sürekli enfeksiyon kaptığından genelde şiş, nefes alması, gece uyuması filan hiç rahat değil. çınar'a oranla daha az hasta oluyor ama bu ameliyat işini ertelemesek iyi olacak galiba, bir de ameliyatı milad kabul edip parmak emme meselesini de halletmek gerekecek, ama nasıl? bilmiyorum!

okul iyi gidiyor. çok sevdikleri bir öğretmenleri var ve çok şikayetçi oldukları bir de arkadaşları, ibrahim :) ibrahim üzerine küçük ambiyanslar yaratarak okulda olup bitenleri onların ağzından öğreniyorum. her ayın ilk haftasonu veli toplantısı oluyor. öğretmenleriyle konuşuyorum, bensizken bulundukları mekanlarda geziniyorum :P okula hepimiz alışmışız, bayram süresince dört gün evdeydiler ve artık yetemediğimi anladım. anne şunu yapalım, anne hadi yemek yapalım, anne faaliyet yapalım, anne şunu oku, bunu anlat, sen değil babam gelsin, hayır sen değil annem gelsin, neden bunu giydiriyorsun, neden ama nedeennn, sebepsiz ağlamalar, kısmen tutturmalar...

ben fena halde örgüye takmış vazieytteyim. marifetteyzeye koyduğum çınar'ın üzerindeki kabandan bir arkadaşımın kızına da ördüm. dün akşam nette örgü modelleri ararken bunu buldum. çınar tam bir kaplumbağa fanatiği, baby tvde special house çıktığında mutlaka haşmet'i elinde olmalı (kaplumbağalrı ilk olarak haşmet diye tanıdı sonra koplombaa demeye başladı), okuldaki kaplumbağalara yiyecek götürmek, her aklına estikçe eve bir kaplumbaa almayı önermek filan filan.. herneyse bu sebeple bu haşmeti örsem diye düşündüm, tığ ile hiç iş bitirmişliğim yoktur ama öyle detaylı anlatmışki denedim ben de. dün geceden bu saate kadar onu örmekle meşgulum, ancak bitmiyor çünkü çok kastım herhalde ellerimi, parmaklarım acımaya başladı..

çınar'ın kaplumbağa takıntısının yanında bir de minik tavşan ve havuçtan oluşan, büyüklüğü tırnağı geçmeyen oyuncağı var. onu öyle iyi koruyoruz ki kaybolduğunda başımıza neler geleneceğini defne de farkettiğinden gördüğü yerde o da alıp bir yere kaldırıyor :)

22 Aralık 2007

görüldüğü üzere günlerimiz bunları üretmekle geçiyor :P

kızlar saatler geri alındığından beri öğle uykusunu bıraktı. uyumaları çok geç saate kalınca (3-4 gibi) akşam yatış saati de sarkıyordu. öğle vakitlerinde bu tür elişleri yaparak oyalanıyoruz, akşam da 8 dedin mi yataklarına girmiş oluyorlar, süper oluyor :)

daha ekleyeceğim bir kaç foto dahavardı ama geç oldu.

bu arada blogları ihmal ettiğimi biliyorum, bunun için de sıkılıyorum. bi hepsini kaldırayım bitsin diyorum, sonra bunca yazdığım nolacak diyorum. ve sanıyorum tuttuğum tüm blogları bu başlık altında toplayacağım. öbür türlü çok dağılıyorum, ona yazdım buna yazmadım derken amaan hiçbirine yazmayayım diyorum.

herneyse umarım geçici bir heves değildir ve yarın akşam devam ederim..

kapı süsü..

fotoların üzerine tıklandığında büyür..

kartonu tencere kapaklarını kullanarak daire çeklinde kestik. içine daha küçük bir kapak bulup çizdik ve onu da kestik böylelikle, simit şeklindeki kapı süsümüzün iskeleti oluştu. etrafını yeşil renkli kumaş parçaları sararak kapladık. farklı renklerdeki fon kartonlarına kurabiye kalıplarını kullanarak çam ağacı, ay, yıldız, ayı şekilleri çıkardık. kestik. çam ağacımızı süsleyen parlak renkli şu uzun süslerden birini aldık. bu süsü kumaşla kapladığımız simide sardık aralarına kestiğimiz ayıcık,yıldız vs şekillerini iliştirdik. en son bir kaç süs daha ekleyip kapımıza kurdele yardımıyla astık. ilk yaptığımızı dedemiz beğenince ona hediye ettik kendimize yenisini yaptık.

geyik..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

yılbaşı kartları..

fotoların üzerine tıklandığında büyür..

kuşlar..

fotolara tıklandığında büyür..

balık fener..


fotoların üzerine tıklandığında büyür..

kurabiye..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

ikinci fotoya dikkat, unlar havalarda uçuyor, ağızlar kulaklarda Sırıtan

ecza dolabı..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

bugün (03 aralık) bir ecza dolabı yaptık, içine burun açıcı spreyimizi, yara bandımızı (bu yarabandı çok sihirli, ağrıyan ya da acıyan bir yere yapıştırıldıktan 2 dk sonra çıkarıldığında ne ağrı ne acı kalıyor o yüzden her eve lazım Dil çıkaran ), güzellik kremimizi (bu da her derde deva, emsal misal çeneniz mi ağrıyor demekki oraya yara bandı yapıştırılamaz o halde krem sürebiliriz, aa acımıyor artııık! Kahkaha)ateş düşürücü şurubumuzu koyduk, sonra da mutlu olduk Sırıtan

korkunç omlet :P


fotonun üzerine tıklandığında büyür..