15 Ekim 2005

Defne 'anne' dedi :)))

12 Ekim 2005 özel tarihlerimizden biri artık. Defne bilinçli olarak ilk kez "anne" dedi .. oyun oynuyoruz yerde, gözlerini kısıp, ağzını da şekil yapıp ve de bana bakıp "anniee" dedi, önce anlamadım, gene dedi, "efendim" dedim, tekrar;

d. "anniee"
v. "efendim kızım"
d. "anneee"
v. "oy kurban olduğum, efendim yavruuummm"
d. "anniee, hihihi"
ağzı kulaklarında v. "efendim canımın içiiii"

bu böyle sürdü baya bi.. beni mutlu ettiğini anladı velet içimi erittiğini.. oy oy oyyyy çok seviyom kuzum seni. yirim anne diyen dillerini..

son bir hafta on gündür azı diş sıkıntımız var. defne daha dirayetli ama çınar kızım acı çekiyor.. :( sanırım ağrı kulağına vuruyor, sabah 5 buçukta uyanıp bi daha uyumuyor, huzursuz oluyor ve ben ağrı kesici vermekten başka bişey yapamıyorum :(( ama bayaa kabardılar artık çıkmak üzereler, umarım daha fazla acı çekmeden atlatacaklar.

devam edecem...

04 Ekim 2005

Şurdan burdan..

Mümkünse 2 günlüğüne kızları tekrar karnıma koymak ve iki gün deliksiz uyumak, gezmek, yemeklerimi sıcak yemek, okumak, kaygısız tv izlemek, telefonda çene çalmak... istiyorum. Mümkün mü? değil! annelikten istifa edilmiyor.

Yorgunum ben, genel olarak çok yorgunum. İki aydır en zıpır, en bişeyleri yoluna koymam gereken, en düzeni oturtmam gereken dönemdeyim. Tüm bunları yaparken, bakıcı bulamadım, günlerce çocuklara yalnız baktım, fıttırdım, delirdim imdadıma annem koştu genelde ama yine yeniden biz başbaşayız kızlarımla.

Geriye doğru gidecek olursam, ağustos başları gibi annem geldi bir hafta on gün kadar sonra gitti, gitme diyemedim, kalayım diyemedi, benim isyan edesim geliyorki o nasıl dayansın. Zaten bi türlü geçmeyen şikayetleri var ve ben kendimi sorumlu hissediyorum :(.. sonraki sekiz gün yalnız baktım kızlara ama ne sekiz gündü tanrım, dengede duramayıpta illa yürüyecem dönemi, ördek gibi bi o yana bi bu yana kaçışlar, düşüp ağlamalar, doyurma fasılları... yine geldi annem telefonda ağlayan sesimi duyunca kaldı bir hafta kadar sonra ben gittim Bandırma'ya kaldık epey babamız özlemiş döndük. Dönerken de Nuriye ablamın 18 yaşındaki liseden bu sene mezun olmuş kızını da yanımızda getirdik. Ne umutlarla getirdim ama ı-ıh.. Pek umduğum gibi çıkmadı, ama olsun gün içerisinde 5 dk.lık bakmaları bile bi nefes bana balkonda. Öyle böyle idare ediyoruz, çocukları yetişkin olan arkadaşlardan teselli sözleri bekliyorum duyunca mutlanıyorum. Bu öyle bir ikilem ki ne kızlar büyüsün istiyorum ne de aksi. Hep böyle minik kuzularım olarak kalsınlar diyorum ama büyüsünler de artık yemeklerini kendileri yesinler, çarşıya pazara gittiğimiz de laftan anlasınlar.. of pof toplayamıyorum yazamıyorum.

Bir günlük rutinimizi yazmak istiyorum. Yaşlarına girdiklerinden beri pastorize süte geçtik devam sütünden. Bu işi İsmail üstlendi, sabah 220 ml ye yakın sütü pekmezle tatlandırıp veriyordu, verme dediysem de verdi. Derdim sütün pekmezi öldürdüğü değil, tatlıya alışmasınlardı ama dinlemedi e napiim benim olduğu kadar onun da çocukları karışmadım. Bandırma'ya gidince ılık süt olarak verdim fırsattan istifade, içtiler hiç nazlanmadan o gün bugün böyle pekmezsiz gidiyor. Sabah sütlerini içmeye hocayla kalkıyolar. İsmail ilgileniyor dediğim gibi, sonra tekrar uyuyorlar 7-8 gibi uyanana dek. Son bir haftadır kahvaltıyı da İsmail'in üstüne yıkmayı başardım, zevk alıyorum diye diye yapıyor. Bakalım bıkana kadar gider bu böyle. Sonra ben kalkıyorum :) mis gibi kaka kokuları eşliğinde daha yüzümü yıkamadan gülücüklerle karşılanıyorum yatakta.. ya da İsmail'in "Vildaaaaaaaaan bunlar kaka yapmış, koş koş koş.." una koşuyorum.. Sonra ben uyurken savaş alanına dönmüş, mutfağı, salonu, antreleri, çocuk odasını, balkonu toplamaya başlıyorum. Bir oda bitiyor diğerine geçerken topladığım oda yine dağılıyor malum. Sonra öğlende ne yedireceğim derdine düşüyorum, 3 gün evvel afiyetle yedikleri bi yemeği o öğün yememe ihtimalleri genelde yüksek olduğundan dert diyorum ben buna. Hadi pişirdim, öyle veya böyle yediler de, temizle pakla altlarını al yatır amanıııın sessizlik ama onlar uyurken benim diğer işlerimi görme şansım yokki ses çıkarda uyanırlar endişesinden. Bi kahve, sigara keyfi yapıp ses çıkarmadan yapılacakları yapıyorum, asılacak çamaşırlar, toplanıp dürülecekler.. 1 saat kesin uyuyorlarda 2 saati bulduğu pek olmuyor uykularının. Şu sıralar en güzeli meyve saatimiz, sandalyeye veya koltuğa oturuyorum muzu soyuyorum bi geliyor biri ısırıyor bi diğeri, bazen lokma kocaman geliyor yanak şişiyor afacan çocuklar gibi çok şeker oluyorlar. Sonra oyun oynuyoruz, evi tavaf ediyoruz, çekmeceleri boşaltıyoruz, mutfak dolaplarını karıştırıp lavabo pompasını yalıyoruz, beğenmeyip yağ tenekesini nasıl boca edebilirim diye uğraşıyoruz, ufak tefek parmakları çekmeceye kıstırmalar, masanın altına girip birden ayağa kalktıklarında kafayı masaya vurmalar görünmez kazalar, ağlayıp susuyoruz. Efendim sonra yoğurt yiyoruz, bazen mırın kırın ediyoruz. Eti yulaflı bisküviyi çok seviyoruz, hergün birer tane yiyorlar fazla yok. Sonra benim akşam ne pişirecem derdim başlıyor aynı öğlende ki gibi. Mesela bu akşam, sevdiklerini bildiğim (ben öyle sanmışım) bi yemek vardı, yemediler, sevdiklerini sandığım çorbadan pişirdim onuda yemediler, sevdiklerine emin olduğum kaşık mamasından verdim gitti bende napiim :).. yıkanma faslımız sırada, biri yıkanırken diğeri iç geçirip mırın kırın eder, diğerini sokarken beni neden sudan çıkardın diye diğer ağlar. oy oy ooooyyy... son bir haftadır yataklarında yatırmaya alıştırdım. şükür

Şimdi fotolar;

Bikaç kez hayvanat bahçesine gittik, çok eğlendiler. Özellikle keçilere ot yedirme seansımız görülmeye değerdi. Çınar ustalıkla yedirirken, Defne kendi yemeyi tercih ediyordu..

Kitaplar ilgi sürelerinin uzun olduğu oyuncaklar şimdilik, umarım da böyle devam eder. Okuyorum sık sık, anlatıyorum anlamasalarda. Çok önemli olduğunu biliyorum. Mama sandalyelerini masa sandalye olabilenlerden seçmiştim, uzun zamandır üzerine çıkmayı becerdiklerinden bu şekilde kullanıyoruz artık, hem yemek yerken hem bu tür bi aktivite de işe yarıyor, onlarda kendilerini önemli hissediyorlar :)


Annem geldiğinde de hayvanat bahçesine gitmiştik. Çimlerde piknik yapmıştık (onlara meyve yedirmiştim ).. Kaygısız oraya buraya yürümeler, düşüp kalkmalar, hayvanlara tepkileri gerçekten müthişti benim için. İkisi de ne mutlu bana ve onlara ki hayvan aşığı. Çok sık düşünüyorum eve bi köpek almayı ama bi de ona bakamam diye hep caydırıyorum kendimi. Gerçekten de bakamam, belki daha sonra.




Hep diyorum ikizler insanı sosyalleştiriyor. Sitenin sevgilisi oldular, herkes tanıyor kızları, iki kızım da pek alıştı sokağa çıkmaya bakalım kış geliyor ne yapacağız kara kara düşünmekteyim.



Bandırma'ya bir gidişimiz de köye de gittik. Gittiğimiz gün kandildi. Kandillerde mayalı hamurdan adına mekik denilen hamuru yapıp tüm köye dağıtırlar. Kızlar hamur işine bayılıyorlar, koca leğenin başından kalkmadılar bütün gün.


Şurdan burdan II

Dağ yolunda sürekli gittiğimiz bir yer var, bu da evden kaçışlarımızın fotoları.


Dedim ya artık mama sandalyemizi masa sandalye olarak kullanıyoruz diye. Burada önlerine tabaklarını koydum, ellerine de kaşık sözüm ona onlar yerken bende allah ne verdiyse tıktım ağızlarına, çok zevkli bi akşam yemeği idi ..




Defne'm hızını alamamış..


Alttaki iki fotoğrafı dün çektim. Kızların yağmurla ilk tanışmaları sayılır, geçen sene kışın da hayattaydılar ama bu kadar sıkı fıkı olmamışlardı.


Defne parmağını balkondan uzatmış, yağmurun ne demek olduğunu anlamaya çalışıyor..(Çınar arkada görünmüyor)


Parmağıma değen o şey de ne 'su', o zaman hemen yalıyiim :)