25 Şubat 2006

Günler geçiyor, bebeler büyüyor..

Birşeyler yazmam lazım artık benim. Günler geçip gidiyor, bebeler büyüyor ben yorgunluğumun, vakitsizliğimin, nereden başlasam diye yakınmalarımın ardına gizlenip erteliyorum hep.

Son bir haftadır hava sıcaklıkları eksilerden artılara geçince ve hatta 17 dereceyi görünce attık sokaklara kendimizi bir daha da alamadık. Hep beraber fena alıştık, son iki gündür yağmur var ama bizi engellemiyor, dışarı çıkacağımıza yakın alt aldırmada problem çıkarmamaları hatta hiç diretmeden giyinmeleri çok iyi de dönüşte eve girişimiz çığlık çığlığa oluyor, apartman inliyor "eve girmeyecem" ciyaklamalarından..

Dün dışarıda yemeğe çıktık, hiç yormadılar yeni yer, yeni yüzler görme şaşkınlığından, döneceğimize yakın İsmail'in gelen bir telefonla acilen işyerine gitmesi gerekti, bizi carrefoura bırak öyle git dedim. Önce toy's'rus a girdik dop-döp-top diye diye gezindik durduk. Çınar bayılıyor toplara, Defne'de peluş olan herşeye.. Bir ördeği alıp yanağını dayıyor, bir köpeği çok sevimli.. Birde marketteki toplara bakalım diye diye zor çıkardım oradan kızları, gittik marketteki topların başına abartısız 20 dakika oynadılar orada bıkmaya da niyetleri yok yine zorla başka tarafa gidebildik. Uzun zamandır İsmail'le dikkatimizi çeken pijamalarında kol ve bacak boylarının en az dört parmak kısaldığı idi, bu sebeple pijama aldım. Bir de bez alacaktım asıl önemlisi oydu ama unuttum. Bu kızların anneyi sahiplenme durumu hiç yok, aniden her ikiside ayrı ayrı taraflara doğru bir yol tutturuyorlar ve hiç durmadan yürüyorlar, arkalarından sesleniyorum duymuyorlar bile, neredeyse birbuçuk saate yakın kaldık carrefourda ve zor bela attık kendimizi taksiye döndük eve, yine eve girmeyecem feryat figanından sonra gayet neşeyle oynadılar yatana dek iki kardeş.

Evet, artık birbirleriyle oynuyorlar. Saklambaç ya da kovalamaca favori oyunları. Yüzünü eliyle kapattığında bile görünmediğini sanan tatlılarım bize çok iyi komedi malzemesi oluyorlar :) Bu akşam İsmail'den telefonu getirmesini söylüyorum Çınar dedesinin fotosu başında birşeyler anlatıyor bari dedesini arayayımda ona anlatsın diye ıh-ıh diye Defne bulup getirmiş telefonu, nasıl mutlu oluyorum, nasıl seviniyorum böyle durumlarda anlatamam. Şaşkın anne Vildan, bi benim çocuğum var ve bi tek benimkiler bunları yapıyor sanki..

Geçen hafta başı çok sıkıldım ama çok çok çok sıkıldım. Belli bir sebebi yok, annemlere gideyim diye geçirdim içimden ama erteledim bahara yine. Evin şu anda ne halde olduğunu anlatmama kelime haznem müsait değil, topladıktan yarım saat sonra herşeyin yeri yine değişiyor, mutfak birtürlü istediğim düzene girmiyor, bu durum ne zamana kadar sürecek gerçekten merak ediyorum çünkü artık eski düzenimi geri istiyorum. Bizim eve çok yakın bir köy var, Misi köyü. Geçen gün İsmail kızları bahçeye çıkarmıştı bende o arada makineyi boşaltacaktım baktım arabaya koymuş gidiyorlar, söylemedi de birşey, herhalde parka gittiler diye düşündüm çünkü son zamanlarda Mihraplı parkını mesken tuttuk kendimize. O arada evi temizlemişim, aslında çok zaman almıyor temizlemek, toplamak 15 dk. süpürmek 15 dk. fazla değil çünkü evde fazlalık ıvır zıvır hiç eşya bırakmadım ama kızların oyuncakları yetiyor. İşte o gün o temizliği yaptıktan sonra çok rahatladığımı hissettim, neredeyse bir saat tüm pencereleri açık bırakmam evin havasını değiştirdi, bir zindelik geldi. Oysa hergün havalandırıyorum ama yetmiyor demek ki.

İşte büyüyorlar ve hissediyorum. Kahvaltılarımız neşe içinde geçiyor, birgün tost yapıyorum, ıhlamurla önlerine koyuyorum seviniyorlar, güzelce yiyorlar, diğer gün domates, salatalık, peynir doğruyorum yine değişik geliyor kendi başlarına bir iş başarmanın hatrına yiyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor. Yemekten sonra ağızlarını silsinler diye tabağın yanına peçete koyuyorum her seferinde, henüz o amaca yönelik hiç kullanmadılar yemekten sonra masalarını, hızlarını alamamışlarsa yeri, halıyı siliyorlar.. Bir de yoğurt yeme seanslarımız varki sormayın. Saç diplerine yedire yedire, kulakların hiç bir kıvrımını atlamadan özenle yoğurda bulayarak. Aslında böyle başlamıyor, yoğurtlar tabakta birkaç kaşık kalana dek gayet kibarlıkla yeniyor ama hangisi önden başlarsa diğeride kardeşini yalnız bırakmayarak büyük heyecanla, sevinç çığlıklarıyla başta kendi üstbaşları olmak üzere heryeri batırıyorlar..

Gelelim uykuya. Çınar'dan yana dertliyim. Güzel bir düzenimiz vardı bayramdan sonra ateşlendikleri o iki günden sonra Çınar bizim yatağın müdavimi oldu. Haftasına kalmadan tekrar yatağına alıştırdım ama midede bir gaz problemiyle karşılaştık bu seferde ve gece uyanıp bir kaç kez kustu. Tekrar yatağına koyamadım Defne rahatsız olmasın diye çünkü Defne gece uyandı mı tekrar uykuya geçmesi zor oluyor. Velhasıl yatağında normal saatinde uykuya geçiyor ama gece uyanıp bizim yatağa alıyorum, öyle komik ki ağlama yok uyandığında mıkırdıyo biraz, odasına girdiğimde bir eline battaniyesi diğer eline biberonunu almış beni bekler halde buluyorum onu.. İsmail horlamaz hiç, gürler :)), ben kapılarının önünden geçerken nefes alsam uyanan çocuk babasının yanında mutlu mesut uyuyor..

Ay çok ara vermek iyi değil, gününde yazmak lazım unutuyorum işte.

He bu akşam noldu. Defne, Çınar'ın top niyetine oynadığı portakalın birini minik parmağıyla delmiş sonra o delik büyümüş büyümüş, dudaklarını yerleştirmiş oraya emiyor portakalı, elinden aldığımda portakalın hepsi bitmişti ve yarı kabuğu vardı. Hızını alamamış :) tabi buna kardeşinide ortak etmiş, gayet güzel paylaşıp yemişler..



Geçen hafta İsmail'in annesi rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca İsmail oraya gitmek zorunda kaldı. Ben de bir gün önceden annemi çağırmıştım İsmail'in dönememe ihtimaline karşı. Şimdi hastaneden çıktı, daha iyiymiş soğuk algınlığı ve bronşitten yattı. Yaşlı olduğu için daha çok etkilenmiş. Defne ve Çınar'ın babaannesine geçmiş olsun. Babaanne, kızları iki kez gördü, çok istiyorum tekrar görsün ama bi türlü ayarlayıp gidemedik sanırım önümüzdeki ay bir ziyaret ederiz onlarıda..

Başka n'olmuştuuuu?? Heh diş fırçası aldım kızlara. Önce onlara fırçalarını hiç göstermeden kendim dişlerimi fırçaladım isteyeceklerini bildiğimden, istedilerde nitekim hepberaber fırçaladık. Bende köpük olup onlarda olmayınca biraz kızdılar ama ağzımı yıkayıp tekrar fırçalamaya devam edince anlaştık. Artık hergün öğlen ve akşam yemeklerinden sonra diş fırçalama seanslarımız var..



Neyse şimdilik bu kadar..