06 Temmuz 2007

4.gün

Evet, bugün Çınar bırakırken ağladı. Benim gittiğimi sandı ama okulda kaldım. Okula haftada üç gün gelen pedagoğumuzla tanıştım, iki saat kadar sohbet ettik çocuklar üzerine. Çınar'ı tesselli etmeye çalışan Defne de ağladı bir ara, sonra Nazlı geldi okula ağlayarak, onu duyunca hepten coştular. İçim sıkıldı epey. Pedagogla görüşmemiz bitince biryerlerde sigara içmek için dışarı çıktım, İsmail'i aradım o da geldi, oturduk çıkış vaktine kadar bir kafede. Huzursuzluğumu yenmeme pedagog sebep oldu, bunların çok normal olduğunu, o güne dek anneden hiç ayrılmamış çocuklarda yaşanması muhtemel şeyler olduğunu, biraz sabır ve tutarlılıkla atlatılabileceğini söyledi. Tek korkum olan, onlar için faydalı birşey yaptığımı düşünürken aksinin gerçekleşmesiydi. Böyle bir durumda gözlemlerine dayanarak mutlaka bunu bana -ya da okuldan hoşnut olmaması süren farklı bir çocuğun anne babasına- söyleyeceğini, hiç endişelenmemem gerektiğini, kendi kızı doğduğunda da işten ayrıldığını, üç yaşa kadar beraber olduklarını, üç yaşında yuvaya başlattığını, bu tür ağlamalı durumları çok iyi anladığını ve yine bu durumun beklenen bir süreç olduğunu anlattı. Vakit gelip de almaya gittiğimde, mutluydular. Güzel faaliyetler yapmışlar, kız-erkek vücutları çizmişler (nasıl olduğunu ben de anlamadım), karpuz yemişler :) (bu arada kızlar karpuza bayılıyor), masal dinlemişler, oyun oynamışlar. Onları mutlu gördüğüm an bütün endişelerim silindi, doğru yolda olduğumuzu bi kez daha hissettim.

Hergün yanımda foto makinesi götürüyorum ama çekmek hiç aklıma gelmiyor. Aslında ne iyi olurdu öğrenci Defne'yle,öğrenci Çınar'ın bir fotosunun şurayı süslemesi :)

04 Temmuz 2007

Bugün okulda 3. günümüzdü. Sabah 9 gibi bırakıyoruz öğlen 13.30 suları almaya gidiyoruz. İlk gün hiç ummadığım bir şekilde giriş yaptık. Ben özellikle Çınar'dan bir tepki bekliyor ve ona neler söylemem gerektiğinin planlarını yapıyorken, her ikisi de daha giriş kapısında tuttu öğretmenlerinin elinden ve sınıfa çıktılar. Müdüre hanım birşey olursa biz sizi ararız isterseniz gidin dedi ama kaldım. Bir saat filan odada oturdum, bir ara bahçeye çıktıklarında sabah bıraktığı yerde beni göremeyince Çınar beni sordu, annen seni almaya gelecek denince üstelemeden diğerleriyle beraber dışarı çıktı. Yarım saat kadar dışarıda oynadılar, öyle merak ediyordum ki onları bir yolu yok mu görmemin diye sordum, üst kata çıkıp balkondan baktım, görünmeden, önde öğretmen altı tane çocuk arka arkaya sıralanmış tren oynuyorlardı. Tabi ki duygulandım, ben ki çocuğu .ıçarken duygulanıp gözyaşı dökmüş adamım. Yanımda okuyacak birşeyler götürmüştüm ama malesef konsantre olamadım, oraya yakın bi markete gittim. O ara İsmail okula gitmiş benim markete gittiğimi öğrenince peşimden geldi, beraber bir cafede full heyecanla acaba şimdi n'apıyorladır?, cep telefonu da yok yanımızda ya ararlarsa!, ya ne güzel ilk günden ağlayıp etmeden uyum sağladılar , biz çok şanslıyız böyle çocuklara sahibiz hihihi.... diyerek bi kahve içip fırlayıp gittik. Biz gittiğimizde öğle yemeği yiyorlardı, bahçede bekledik epey. Bu arada hiç sormamışlar beni. Kavuşma anı da duygusaldı :P gerçi onlar kırk yıldır okullu gibi beni görünce aa annem gelmiş deyip, sarıldılar ama ben sarılırken biryerlerini incitmemişimdir umarım :P Arabaya yürürken Çınar "biz okuldayken sen nerdeydin anne?" diye sordu ben de size kirazla, üzüm almaya gittim dedim, bitti.

İkinci ve üçüncü günde de okula bırakma seanslarımız aynı şaşkınlıklar ve de mutluluklar içinde geçti (bir yandan da bu kadar kolay olmamalı, ne zaman ne olacak, neyle karşılaşacam acaba diye düşüncelerdeyim). Bugün sınıfa yeni katılan bir öğrencinin annesini Çınar görünce benim annem nerede diye ağlamış, yemek yedikten sonra seni almaya gelecek demişler susmuş. Yemek yedikten sonra dişlerini de fırçalayalım annen gelecek demişler zaten tiş mağcunu canına minnet hemen kabul etmiş tabi. Kendisine sordum bugün biraz ağladım, biraz üzüldüm ama artık ağlamayacam dedi. Hemen akabinde bu sefer Defne onlar okuldayken nerede olduğumu sordu, evde temizlik yaptım dedim bi dahakine ben yapçam, tiviyi silcem böle böle, sen yapma tamam mı? dedi. Bu her cümlenin sonuna tamam mı demeleri de ayrı bi duygusallık konusu :))

Yalnız bir derdim var, ne olup bittiğini hiççç anlatmıyorlar. Neler yapıyorum, nerelerinden ne sorular bulmaya çalışıyorum ama ııhh. İlk gün bahçede yemeklerini bitirsinler diye beklerken o gün kızlarla birlikte yeni başlayan iki çocuktan biri çok ağlıyordu. Bizim binada oturan, çok ağlayan ve her işini bağırarak halleden altı yaşlarında bir çocuk var, kızlar ağlayan çocuğa buradan aşina. Bir de karşı binamızda hiç birşeyini hiçbir şekilde paylaşmayan, üstüne 'o benim vermiceemm' diye dolanan başka bir çocuk var, bu tipe de aşinalar yani. O yüzden korkmamalarını anlıyorum. Konuya dönecek olursak;
- Berke çok mu ağladı diye soruyorum (bana öğretmenleri anlatmıştı)
- evet!
- Siz bugün bahçede mi oynadınız?
- hı-hı!
- resim de yapmışsınız galiba?!
- evet!
- başka n'aptınız?
- bişey yapmadık!
ühühüüü bunun bi yolu olmalı yaa, yalnız bi ara Defne okulun çok eğlenceli olduğunu söyledi, benim hoşuma gidince papağanlık yapıp bunu epey tekrarladı. Bir arkadaşım geçenlerde kendi taktiğini anlatmıştı ama o da sökmedi biz de. Kızına, hadi oyun oynayalım, ben öğretmen olayım sen öğrenci. tamam. birşey söylüyorken ya da yapıyorken, öğretmenler öyle yapmaz, öyle söylemez şöyle söyler diye anlatıyormuş. Ben beceremedim, evcilik, öğretmencilik filan bilmem, drama kabiliyetim sıfır :P

Bu arada dün gece Çınar rüyasında ilk kez winnie, tiger ya da pigletin haricinde birşey gördü. Sabaha karşı yarı ağlamaklı hayır! baba alma onu kucağına! diye uyandı. Gittik yanına, baba sen git dedi, ben kaldım. Tam uyanmış ve çok ciddi;

-O benim kardeşim(defne'nin yatağını gösteriyor)
- evet
- bebek benim kardeşim diiiilll, görmücem onu asla bi daha!! (parmak havada sert sert sola sağa sallanıyor)
- rüya gördün tatlım gel yatalım
- o benim babam, bebeğin diillll, görmücem onu asla bi daha (hareket yine aynı, zaten beni duymuyor)
- tamam tatlım rüyaydı. (bu arada bin tane şey geçiyor aklımdan, daha evvel olmazdı okulda mı birşey oldu da bana söylemediler, nedir bu filan filan..)
- anne, babam gelsin.

babasıyla sarmaş dolaş yattılar, benim uykum kaçtı noldu diye. Sonradan anladım :) olay şu; o gecenin akşamı arkadaşlarla buluştuk çocuk parkı da olan bir yerde. Ya oyuncağa doyduklarından ya bana doyamadıklarından :P yanımdan ayrılmadılar diğer çocuklar parka gittiğinde bile. Arkadaşlardan biri hamile ve iki yaşlarında çok şirin bir oğlu var, Arda. Ben Arda'yla konuştum, abi oluyorsun artık filan diye (çok anlarmış gibi) annesine bezi, biberonu hiç bıraktırma çünkü kardeşi geldiğinde yine ister filan diye 10-15 dk. bir bebek muhabbeti oldu. Çınar da kayıttaymış o sıra. Ben buna bağladım yani, sabah babası biberonla süt vermeye kalkmış (o biberonu da nerden bulduysa, çocukla dalga geçer gibi cık cık cık ) ben bebek diilim onla içmem diye çemkirmiş Çınar.

Bana gelince, ilk gün zaten onlarlaydım, dün kızları bıraktıktan sonra Misi'ye kahvaltıya gittik İsmail'le. Yarım saat filan oturduk üç saat oturmuşum gibi geldi. Temizlik neyin yaptım, temizlik bitti ne yapacağımı şaşırdım ama hala erkendi. Elim yüz kez telefona gitse de sadece iki kez aradım. Bugün de kahvaltıya simit, açma alıp yine misiye gittik, dönüşte ben carrefoura girdim, artık kendime bir şarj aleti almalıydım, çünkü veliydim ve çünkü her an okuldan aranabilirdim baktım heryer indirimde alışverişte yapiim dedim, çocuklara birsürü şey aldım. Temizlikle, kahvaltıyla zaman geçmiyor ama alışverişte zamanın zırt diye geçtiğini farkettim.:P

işte böyleeeeee..

02 Temmuz 2007

Kızlarım Okula Başlıyor

Duygularımı tarif eden iki kelime "anormal heyecanlıyım". Heyecanımın startını vesikalık fotoğraf çektirmeye gittiğimizde o karanlık stüdyo verdi. O an şu andır devam ediyor. Yarın da büyük gün "kızlarım okula başlıyor"..

Cuma gününe kadar hala sürümcemedeydi gidip gitmeyecekleri. Tam bir sebebi de yok, gitmesinler diye hiç düşünmedik ama gitmeselerdi hep geç kaldığımızı düşünüp çok hayıflanacaktım. Neyse, başlıyorlar yarın. Evcek heyecanlıyız, çocuklar pek farkında değil, onların heyecanı parka giderken duydukları yaşasın kaydıraktan kayacağız heyecanı kadar eminim ama ben cidden bi acayibim yaa :'( ne zaman doğdunuz, büyüdünüz de okullara gidiyorsunuz olarak yarı ağlamaklı dolaşıyorum onların olmadığı yerlerde.

Ne zamandır günlüğe yazmadığımdan aslında Defne için son derece önemli olan bir değişikliği yazmayı unuttum. Defne ineğini (mi'sini) bıraktı. Bu kendiliğinden olmadı tabi. Kademeli olarak ineği ortadan kaybettik ve birgün hiç vermedik, anne benim mi'im nerde? hadi kalk arayalım dedi, ben de çok meraklanmış gibi yapıp, kalkıp mi aradık, bulamayınca (artık gelmeyecek olan) Sevgi'ye gelince sormaya karar verdik. Çok sıkıntı yaşamadı, adını kendinin de bulamadığı bikaç huzursuzluğa düştü ama çabuk atlattı başka şeylerle meşgul olunca. Velhasıl, bu vesileyle gündüz parmak emmelerimiz tamamen ortadan kalktı. Gece yatarken battaniyesinin köşesini burnuna sürterek parmağını emmesi hala devam ediyor ama bikaç gece bunu da yapmadı. Aslında bu duruma İsmail de ben de üzüldük, çünkü çok sevdiği birşeyden vazgeçmek durumunda kaldı.

Tuvalet işine gelince, herşey iyi gidiyor. Birkaç kazanın dışında sorun olmadı. Ben bu durumu çok abartmıyorum onlar da sanki uzun zamandır bu işi yapıyorlarmış gibi davranıyorlar. Gece henüz altlarını bağlıyorum ama bi markanın alta serme örtüleri var onu alınca bezlemeyi de bırakacağım. Zira çarşaf değiştirmek en nefret ettiğim 188 işten bi tanesidir. ;D