Hikaye kitaplarında hobi yayınevinin kitaplarını tercih ettim, bunda fiyatının uygun olması en önemli etkendi. Çantalı öyküler serisinin tamamına yakınını ezbere biliyorum :) Sabah kahvaltıda gısak tavuğun en besleyici, en sağlıklı olan yumurtasını yiyoruz, zıp zıp tavşan gibi dişlerimizi fırçalıyoruz, vak vak ördek gibi suda yıkanmayı çok seviyoruz, yani yeri geldiğinde kitaptaki kahramanlardan sık sık bahsediyoruz.
Yalnız bu kitaplarda aklıma takılan bir iki şey var. Mesela hav hav köpek arkadaşsızlıktan yakınırken bir sokak köpeğiyle arkadaşlık kuruyor karlı bir kış gecesi ve üşümesin diye onu kulubesine davet ediyor, güzel bir davranış diye de destekliyor yazar bunu, sokak köpeği ona şuna benzer bir teşekkür ediyor "neyse, sahibin görmeden ben gideyim, teşekkür ederim" bir de "sen olmasan ben ne yapardım ölmüş olurdum herhalde".. ilkinde izinsiz bir beceriyor havhav köpek ikincisinde 'ölüm' var.. Akılları ermediği için pek takmıyorum ama bunu tekrar düşünmem gerekecek. Bir de mee koyun uyanamayıp sürüye katılmaya geç kalınca yalnız çıkıyor yola ve 'hain kurt'la karşılaşıyor. E biz hayvanları sevdireceğiz, koyunu sev kurdu sevme olur mu? olmasss.. keza vırak kurbağada da ayı ailesi çok kötü tanıtılıyor.
Tak-çıkart oyuncaklar. İsmi tam bu mu bilmiyorum, ikiside büyük bir zevkle oynuyorlar. Hepsini birden almamıştım, sıkıldıkça yenilerini aldım, yenileri geldikçe eskilerine de rağbet arttı, hepsiyle değiş-tokuş yöntemiyle oynuyorlar. Tüm parçaları koyduğumuz bir sepetimiz var, içinden arayıp yerine yerleştiriyorlar, zorlandıkları parçalarda -ııııhhh diye yardım istiyorlar. Oyuncak almaya gittiğimde hala çok sıkıntı çekiyorum, bebek, peluş oyuncak vs almak hiç aklıma gelmiyor, özellikle peluş çok hediye gelmişti onlarla idare etsinler. Zaten oyuncak iyi güzelde genelde toplama işini ben yaptığımdan bıkıyorum. Bu tak-çıkartlar sanırım artık yerlerini yap-boz lara bırakacak, winnie the pooh un yap-boz unu defalarca beraber yaptık, şimdi başlarda epey zorlanmalarına oranla rahatlıkla yapıyorlar. Demekki sırada yap-bozlar var..
Bir de "Balamory"miz var :).. Yaklaşık 2 aydır tv izlemelerine müsade var. Bbcprime da "teletubbies" adında 5-10 dakikalık bir programla başladık. Sadece selam verip güle güleyle biten bir programdı. O yerini balamory denen programa bıraktı. 20 dakika sürüyor, küçük bir sahil kasabasının ismi Balamory. Miss Hoolie'i ilk gördüğümde çocuklar bundan korkar ya daha güzel bi kadın bulamamışlar mı diye geçirmiştim içimden ama ben de çok seviyorum artık onu. Başlangıcında ve bitişindeki şarkı çok güzel zaten bol şarkılı bir program, 5-6 tane karakter var hergün ayrı konu ele alınıyor ama genelde yormayacak tipte.
Top oynamak, legolar, ahşap bloklardan kuleler yapmak, son zamanlarda maymuna, ineğe, anneye, babaya mahsusçuktan yemek yedirmek, çay ikram etmek yani evcilik :), bahçeye çıkmak, parka gitmek, Misi Köyü'nde kahvaltı ailecek hoşlandığımız ve iyi ki yaz geldi dedirten etkinlikler.. :)
Yasemin ve İmge sizin kuzularınız nelerle oynuyor, neleri izliyor?