30 Aralık 2007

koplomba


kaplumbağa nihayet bitti. herhalde bir hafta filan sürdü, bu sürede ben manto örerdim yahu. herneyse kızlarım çok sevdiler, çınar için yapıyordum ama defne 'anne o benim olsun mu?' dedi, çınar da yanımızdaydı, çınar bir bana bir ona baktı o bakınırken ben olsun dedim. çınar'ın haşmeti var bu da senin olsun dedim. çınar da 'tamam olsun, anne sen bana da bir tane ör tamammm?' dedi, tamam dedim :) ama örmeye hiç niyetim yok. seçtiğim ipten sanırım çok yordu beni, bir de tığla ilk kez bir şey denedim onun da etkisi büyük.

bu kaplumbağayı buradaki siteden bakarak yaptım. detaylarıyla nasıl örüldüğü anlatılmış, ilgilenenlere duyurulur :)

26 Aralık 2007

anne baba azıcık şaşırsın..

ismail : hadi uyuyun kızın, ben de hastayım gidip yatacağım.
çınar : hem hastayım diyorsun hem kısa kollu geziyorsun, git üstüne uzun kollu birşeyler giy.
(çınar poposunu dönüp yatar.)
ismail : hımff!

----------------------------

yılbaşı ağacının üzerindeki süsler itinayla sökülür, bunlarla kapılar süslenmeye çalışılır, o sırada çınar defne'ye koltukta uzanmakta olan beni göstererek 'hadi annemi süsleyelim' der. defne 'annem ağaç değil ki çınar, çok komiksin' diye olayı noktalar..

23 Aralık 2007

bir haftadır hastayım belki de on gündür. boğazım da bir düğüm, yattığımda başlayan kuru öksürük. bir de dün gece sigara içenlerin sonunu hazin bir şekilde anlatan kısa film izledim ve ilk kez sigarayı bıraksam mı diye düşünmeye başladım. kendim konusunda pek evhamlı değilimdir ama gırtlak kanseri düşüncesi beni ciddi ciddi korkutuyor bir de bir arkadaşımın babasının gırtlak kanseri olduğunu öğrendim, bebelerim daha çok küçük erkenden gidemem bu dünyadan. bu kadar arabesk edebiyatından sonra gelelim ev hallerine.

kızların bitmek bilmez ilgi bekleyişleri, büyüdükçe kendi aralarında daha güzel oynarlar diye beklememin aksine daha fazla yükleniyorlar bana. bir de anormal mızmız oldular. bazen elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum. bize genelde yabancı olan kıskançlık ve itme-kakma olayları başgörterdi bir de. ittirmeyi filan okuldan öğreniyorlar, bir de defne çok kızmışsa ittirdikten sonra 'pislikkk' diyor kısık ama vurgulayan bir ses tonuyla.

yine defne parmak emme işini azıttı son zamanlarda. genizetini aldırmadık daha, bademcikleri parmağını emdiği için sürekli enfeksiyon kaptığından genelde şiş, nefes alması, gece uyuması filan hiç rahat değil. çınar'a oranla daha az hasta oluyor ama bu ameliyat işini ertelemesek iyi olacak galiba, bir de ameliyatı milad kabul edip parmak emme meselesini de halletmek gerekecek, ama nasıl? bilmiyorum!

okul iyi gidiyor. çok sevdikleri bir öğretmenleri var ve çok şikayetçi oldukları bir de arkadaşları, ibrahim :) ibrahim üzerine küçük ambiyanslar yaratarak okulda olup bitenleri onların ağzından öğreniyorum. her ayın ilk haftasonu veli toplantısı oluyor. öğretmenleriyle konuşuyorum, bensizken bulundukları mekanlarda geziniyorum :P okula hepimiz alışmışız, bayram süresince dört gün evdeydiler ve artık yetemediğimi anladım. anne şunu yapalım, anne hadi yemek yapalım, anne faaliyet yapalım, anne şunu oku, bunu anlat, sen değil babam gelsin, hayır sen değil annem gelsin, neden bunu giydiriyorsun, neden ama nedeennn, sebepsiz ağlamalar, kısmen tutturmalar...

ben fena halde örgüye takmış vazieytteyim. marifetteyzeye koyduğum çınar'ın üzerindeki kabandan bir arkadaşımın kızına da ördüm. dün akşam nette örgü modelleri ararken bunu buldum. çınar tam bir kaplumbağa fanatiği, baby tvde special house çıktığında mutlaka haşmet'i elinde olmalı (kaplumbağalrı ilk olarak haşmet diye tanıdı sonra koplombaa demeye başladı), okuldaki kaplumbağalara yiyecek götürmek, her aklına estikçe eve bir kaplumbaa almayı önermek filan filan.. herneyse bu sebeple bu haşmeti örsem diye düşündüm, tığ ile hiç iş bitirmişliğim yoktur ama öyle detaylı anlatmışki denedim ben de. dün geceden bu saate kadar onu örmekle meşgulum, ancak bitmiyor çünkü çok kastım herhalde ellerimi, parmaklarım acımaya başladı..

çınar'ın kaplumbağa takıntısının yanında bir de minik tavşan ve havuçtan oluşan, büyüklüğü tırnağı geçmeyen oyuncağı var. onu öyle iyi koruyoruz ki kaybolduğunda başımıza neler geleneceğini defne de farkettiğinden gördüğü yerde o da alıp bir yere kaldırıyor :)

22 Aralık 2007

görüldüğü üzere günlerimiz bunları üretmekle geçiyor :P

kızlar saatler geri alındığından beri öğle uykusunu bıraktı. uyumaları çok geç saate kalınca (3-4 gibi) akşam yatış saati de sarkıyordu. öğle vakitlerinde bu tür elişleri yaparak oyalanıyoruz, akşam da 8 dedin mi yataklarına girmiş oluyorlar, süper oluyor :)

daha ekleyeceğim bir kaç foto dahavardı ama geç oldu.

bu arada blogları ihmal ettiğimi biliyorum, bunun için de sıkılıyorum. bi hepsini kaldırayım bitsin diyorum, sonra bunca yazdığım nolacak diyorum. ve sanıyorum tuttuğum tüm blogları bu başlık altında toplayacağım. öbür türlü çok dağılıyorum, ona yazdım buna yazmadım derken amaan hiçbirine yazmayayım diyorum.

herneyse umarım geçici bir heves değildir ve yarın akşam devam ederim..

kapı süsü..

fotoların üzerine tıklandığında büyür..

kartonu tencere kapaklarını kullanarak daire çeklinde kestik. içine daha küçük bir kapak bulup çizdik ve onu da kestik böylelikle, simit şeklindeki kapı süsümüzün iskeleti oluştu. etrafını yeşil renkli kumaş parçaları sararak kapladık. farklı renklerdeki fon kartonlarına kurabiye kalıplarını kullanarak çam ağacı, ay, yıldız, ayı şekilleri çıkardık. kestik. çam ağacımızı süsleyen parlak renkli şu uzun süslerden birini aldık. bu süsü kumaşla kapladığımız simide sardık aralarına kestiğimiz ayıcık,yıldız vs şekillerini iliştirdik. en son bir kaç süs daha ekleyip kapımıza kurdele yardımıyla astık. ilk yaptığımızı dedemiz beğenince ona hediye ettik kendimize yenisini yaptık.

geyik..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

yılbaşı kartları..

fotoların üzerine tıklandığında büyür..

kuşlar..

fotolara tıklandığında büyür..

balık fener..


fotoların üzerine tıklandığında büyür..

kurabiye..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

ikinci fotoya dikkat, unlar havalarda uçuyor, ağızlar kulaklarda Sırıtan

ecza dolabı..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

bugün (03 aralık) bir ecza dolabı yaptık, içine burun açıcı spreyimizi, yara bandımızı (bu yarabandı çok sihirli, ağrıyan ya da acıyan bir yere yapıştırıldıktan 2 dk sonra çıkarıldığında ne ağrı ne acı kalıyor o yüzden her eve lazım Dil çıkaran ), güzellik kremimizi (bu da her derde deva, emsal misal çeneniz mi ağrıyor demekki oraya yara bandı yapıştırılamaz o halde krem sürebiliriz, aa acımıyor artııık! Kahkaha)ateş düşürücü şurubumuzu koyduk, sonra da mutlu olduk Sırıtan

korkunç omlet :P


fotonun üzerine tıklandığında büyür..

yılbaşı kartları..


fotonun üzerine tıklandığında büyür..

ilk kütüphane ziyareti..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

ilk kütüphaneyle tanışmamızdan kareler. geçen cumartesi (kasımın ikinci haftasıydı) ilk kez bir kütüphane gördüler, memnun oldular..

kütüphane ziyaretiyle ilgili bir yere yazdığım not;

charlie ve lola bizim 1 yıldan beri -belki de dahauzun zamandır- vazgeçilmezimiz Gülümseme ben de çok seviyorum. hem kardeşliği, hem yenmeyen yiyeceklere bulunan pratik formüller (mesela beyaz eti yemiyordu direkt olarak benim kuzular ama bu komposto diye yiyorlar şimdi, kompostonun ne olduğunu hiç bilmiyorlar, veaslında yediklerinin bal gibi de et olduğunu ama şakadan komposto dediklerini de sırıtarak söyleyip yiyorlar) , sonra sabahları okula yetişirken defne'nin tıpkı lola gibi "acele ediyorum, acele ediyorum.." diye koşturması çok komik Gülümseme

kütüphane konusunda da charlie ve lola'yı örnek aldık evet, gittiğimizde burda arılar, böcekler ve kelebekler kitabı var mıdır anne diye sordular Sırıtan. bursa şehir kütüphanesinde çocuklara ayrılan bir bölüm olması benim çok hoşuma gitti. bize çok uzak ama ayda bir haftasonu planımıza dahil edebiliriz diye düşünüyorum.

kutudan kitaplık..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

okulda kutudan kitaplık yapmışlar, eve geldiklerinde "biz bugün okulda kütüphane yaptık, evde de yapalım mı anneeee?" dediler ve de yaptık. kutuyu kaplayıp, içine kitaplarını yerleştirdiler (onlar böyle tarif etti).. kalan kutu parçalarıyla ev yaptık, ama onlar içine bebek yerine hayvan koymayı ve adına çiftlik demeyi tercih ettiler;

patlamış mısır..


önce mısırları patlattık, sonra hem yedik hem boyadık, sonra kürdanlara taktık, kürdanları bulaşık süngerine sapladık, etrafına elişi kağıdından çit yaptık, gül bahçemiz oldu Gülümseme bir de mısırları ipe dizip noel ağacını süsledik, biraz kısa oldu ama en çok ben yorulduğumdan kısa kesmek zorunda kaldık Dil çıkaran

yaprak baskıyla cam süsleme..


fotonun üzerine tıklandığında büyür..

tuvalet kağıdı rulosundan kuzu, inek, köpek..


fotonun üzerine tıklandığında büyür..

vitray..

fotonun üzerine tıklandığında büyür..

bilim projesi :P


fotoların üzerine tıklandığında büyür..

taç..


fotonun üzerine tıklandığında büyür..

yapraklar..


fotonun üzerine tıklandığında büyür..