26 Aralık 2006

büyük-bebek


Çınar bir şeyin aynından iki farklı boyda görsün 'büyüüük-bebek(küçük diyemiyor)' demeyi takıntı haline getirdi. Ağaç süsledik epey oldu, maksat hem onlara hem bana hem eve değişiklik olsundu. Geçen gün de minik bi ağaç aldım 2o cm filan, önce büyüğe baktı 'büyüüük' dedi, sonra ufağa bakıp 'bebek', sonra bu o gün ve takip eden günlerde oyun haline geldi..

Benim bugüne kadar -acaba?- diye kendi kendime sorduğum oldu ama konuşmamaları konusunda hiç kasmadım onlara karşı. Defne son zamanlarda sıkça şaşırtır oldu beni. Bu akşam artık yapabileceğimiz herşeyi yapmış ve benim pilim tükenmişti, İsmail'de yatma vakitleri yaklaşmasına rağmen gelmemişti, aklıma yeni okuduğum 'çocuk yaşken eğilir'de ki bölüm geldi, tükendiğiniz anlarda çocuğunuzla sessizlik oyunu oynayın diyordu. Oyun şöyle; susup etrafı dinliyorsunuz, yoldan geçen arabalar, gelen tıkırtılar vs.. üst katımızdakiler bize bolca malzeme verdiler sağolsunlar. Ufak birçocukları var ve koşturmayı çok seviyor. Hepimiz gözlerimizi açmış, işaret parmak havada, nerdeyse nefesimizi tutmuş etrafı dinlerken Defne "tocuk toşuyorrr" dedi, "evet di mi...." diye başlayacaktım ki "şşşt anne bi sus! tocuk toşuyorr" dedi. Feci komik haline o an gülmedim ama şu an bile gülümsetiyor beni. 'anne bi sus' (bi sus benim lafımdır bu arada,bir de hayır yerine yok kelimesini kullanırım, bunu da Çınar böyle konuştuğu zaman farkettim) 'şşşt yapma', 'anne bak', 'istemiyom-istemiyim, yapamam, olmass...' genelde itiraz konuşuluyor yani.

Bugün uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşımız Gülce'yi ziyaret ettik sabahtan. Hastalanmış Gülce ondan gelememişler bize ne zamandır. Son görüşmemizde Gülce Çınar'ın elinden her oyuncağı alınca ağlayarak ayrılmıştık, bugün öyle olmadı biz giderken Gülce gitmesinler diye ağladı, özlemişiz belli gergin ortam neredeyse hiç olmadı, Gülce tv yi açalım diye tutturmadı hatta:) Eve döndüğümüzde Çınar'ın uyuyacağına ihtimal vermesem de her zamanki gibi yatırdım, aa ses gelmiyor, uyudu. İşte kızlar 1-2 saat uyuyunca ben çok iyi oluyorum. Çünkü, uyumadıklarında ya da biri uyumadığında akşama doğru çok bitkin düştüklerinden ve ben yatırmak istemediğimden çok cebelleşiyoruz, huysuzlaşıyoruz. Baba eve gelince hem Gülce, hem teyze ve yedirdiği yemek, hem de toşan tocuk anlatıp duruldu.

Winnie hala vazgeçilmezimiz. Başka izlediğimiz birşey yok, sanırım ben hazır değilim başka çizgi filmlere, buna güvenmişken sürsün istiyorum ama nereye kadar. Çocuklar televizyonun sadece vini gösteren bişi olduğunu sanıyorlar muhtemelen. Çok güzel şarkılar var içinde;

biz hep omuz omuza,
biz hep yan yana,
dalarız derin sulara,
uçarız gökyüzüne
aaaAAAaaaa

işte tam bu 'aaAAaaa' kısmında Defne'nin geçenlerde şarkıya eşlik ettiğini duydum sonra ben de ezberlemişim farketmeden anladım..

biz hep omuz omuza (omus omusa)
biz hep yan yana (baş hafifçe yana düşerek 'yanyanaaa')
içimizden biri yorgun düşerse
ona hemen el veririz (veririz)
aaaAAAaaaa (AAAAAAA)

benim hiç dostum olmamıştı
ve emin değilim hissettiğimden (hissetimden)
bu duygu sanki (bu duygu sanki)
şey gibi sanki (şey gibi)
kendimi bulmuşum gibiii
bu çok hoştuuu (çok hostuuuu)

Bir de oley oley var, vininin söylediği yeni yıl şarkısı, şarkıyı söylerken ayıcık sekerek zıplayıp dans ediyor, bu durum kızlarda da otomatikleşti..

olley olley o gündür bugün,
işte geldi yeni yepyeni bir yıl..
hem geceye hem de gündüze,
bir de tatlı bala çok teşekkürler..

olley oley o gündür bugün,
işte geldi yeni yepyeni bir yıl..
ağaçlara, arılara
ayy nasıl da unuttum, (burada çok fena unutmuş şekle bürünüyor her ikiside)
bir de tatlı bala çok teşekkürler..
teşekkür ederiz herşey için..


şarkının her satırına oley oley diye eşlik ediliyor..


Geçen Defne'yle carrefoura gittik, oyuncakçıya da girdik. Birşey alalım diye diretmeleri hiç yok ama bir yerde gezmek ya da gezmek istemiyorlarsa gezmemek tutturmaları oluyor. Oyuncakçıya girmek istedi, girdik.. Aklımda böyle bir oyuncak almak yokken, bir faydası olur mu acaba diye, görünce oyuncak lazımlık aldım, yanında da minik bir de biberon var. Oyuncağını aldık belki heves ederler diye büyüğünü de aldım. Eve geldik bebeği nasıl doyuracaklarını sonra da çişi gelince nasıl oturağa oturtacaklarını gösterdim. Siz de çişiniz gelince buna oturun dedim. İki üç gün süper oynadılar, Defne bi nevi sandalye muamelesi yaptı ona, bir ara üstüne oturmuş parmağını emiyordu çok mesut bi halde. O aralar Görsem geldi kendisi de evcilik aşığı olduğundan bunların oturak-biberon-bebekle oynadığını görünce beşik meşik almış ertesigün, o burada olduğu sürece çok güzel oynadılar ama ben oynayamıyorum onun gibi, canım sıkılıyor oldumolası sevmedim evciliği zaten. Herneyse, umutlanır gibi oldum, sanki biz çözeceğiz bu işi, önce kıyafetleriyle oturuyorlar ileride gerçekten çiş yapmak için de oturabilir filan filan.. ama ııh kısa sürdü. Çınar'a geçen gün soruyorum "tuvaletin gelince bana söyle tuvalete yapalım, tamam mı kızım?" cevap; "bennnn, yapamammm annee" kusura bakma ama yapamam der gibi :). hayır 6 numara bez kullanıyoruz daha büyüğü yok bunun artık :)

Bir de hamur oynayıp, resim yapıyoruz ne zamandır. Kuru kalem boyalar bir yaştan itibaren vardı defterleriyle, sonra suluboyaya geçtik. Ardından parmak boya aldım, kullanamadan atıldı. Birgün Sevgi'ye eski baharatlıkları atmasını söyledim onları da atmış:) tekrar aldım ama renkler güzel değildi çok fluydu, yaptıkları resim kağıtta görünmeyince kızdılar. Pastel aldım en son, şimdi şaheserler yaratıyoruz :P.. Ne güzel duvarlara ya da sağa sola artık çiziktirmiyolar derken pastellerle bu aşkları tekrar nüksetti, çarşaflarını boyamışlar birgün, sehpalar, yerler vs.. aman silince ya da yıkayınca geçiyo no porplem, hem artık Sevgi'de var:P Hamur oyununda da ben pasta ve mum yapıyorum, iyiki doğdun şarkısını söylerken onlarda muma üflüyolar.. Açılışı bu ambiyansla yaptıktan sonra her bir hamur kütlesi parça pinçik ediliyor,üstüste iki üç parçakonulup "anne bak tiçek" deniliyor..... ama en çok beneğleniyorum itiraf edeyim :)

Bu arada bu wireless ne güzel bişeymiş ya. İnsanoğlu sandalyede oturmak zorunda kalmadan, salonda ve de koltukta ayaklarını uzataraktan bişiler yazabiliyor, gezebiliyormuş.. Bu yazın balkonda da çok şık durur :P hem o zaman sigara içmek için mola vermeme de gerek kalmaz :P

24 Aralık 2006

Boti'ye gittik..



Dışarısı +6 dereceydi yani epey bi soğuktu hem de en kurusundan ama biz yine haftalardır süren haftasonu Botanik Park'a gitme alışkanlığımızı bozmadık. Kimseler yoktu bir kaç koşan kişi dışında. Sabah demlenen çayı da koyduk termosa, kızları da sımsıkı giydirdim ama kendime bi kaşkol, eldiven almayı akıl etmemişim, İsmail'de bi ceketle çıkmış. 45 dakika dayanabildik, döndük. Soğuktan sıcağa girince, mayışırlar hatta Çınar bile uyur diye umduk, yattı da netekim ama uyumadan kalktı. Yine bi hallerdeyiz bakalım.

Değişen birşey yok. Ama hayat daha bi rutine girdi sanki. Bir de Sevgi sağolsun, tam planladığım gibi, sabah gelip öğlen iki gibi gidiyor ama bi dakka oturamıyor kız, velhasıl bitmiyor evin işi bitmiyooor. Eve birkaç eşya aldım, tek derdim ortalıkta dağınıklık kalmasın, bu haftasonu gelecek dolaplar, baza filan. Arka odayı düzene koyayım oyun odası olsun kızlara diye düşünmüştüm ama sevmediler orayı, karanlık kalıyor sanırım bir debilgisayarlar, bikaç da elektronik alet var canları sıkılınca onlara vurmaya başlıyorlar. Çınar geçen gece yataktan düştü, önce yastıklar üstüne o düştüğü için ağlamadı bile 'anneee!' diye seslendi bir tek gerçi bu durum benim kısa da olsa felaket senaryoları yazmama engel olmadı, bu sebeple yatağının yerini cam önüne aldım, Defne'nin yatak başı onun koruması oldu artık. Kalan boşluğa da koltuk takımları ve sehpayı koydum güsel oldu:)

aslı

aslı sen linki verdikten ve de ben baktıntan sonra elime geçen ilk kumaşı biçtim ve de diktim. yalnız bu patikçikler genelde 1 yaşa kadar olan çocuklar için düşünülmüş daha doğrusu şöyle diyim yürüyemeyenler için, o yüzden altının da aynı kumaştan olması ve ince olması çok önemli değil. bundan evvel yaptığım en az beş patikte de olduğu gibi altını kalınlaştırmak vede kaymazlık sağlamak için epey uğraştım ama daha pratik bi yol bulmalıyım çünkü kalın şeyler dikiş makinesinde dikilmiyo. tek bi kare çekebildim müsade etmedi defne çünkü :)

yoyo bilem yaptım :)

21 Aralık 2006

...

king of sarrow
sade