18 Eylül 2006

16 Eylül 2006

Bugün bizim için önemli bir ilk yaşadık. Bilerek ve de isteyerek iki kardeş ayrı ayrı gezmeye gitti. Defne'yi ben aldım, yolda filan metroyu gördüklerinde "bakın tren geçiyor" dediğimde çuf çuflamaya başlıyorlardı heyecanlanarak, bu ilgisini çekebilir diyerek daha sabahtan "uykudan uyanınca trene binmeye gideceğiz.." demeye başladım Defne'ye. Çınar'ı da babası hayvanat bahçesine götürdü.

Gün boyunca evden çıkana dek, "anne Defne'yle, Çınar babayla gezmeye gidecek tamam mı?" sorusuna hep "tabam!" yanıtı aldım. Sonradan süsledim cümlelerimi, ayrı ayrı konuşarak, "trene bineceğiz, kitapçıları gezeceğiz, oyuncak alacağız, pasta yiyeceğiz...." hep yüzünde güller açtı Defne'nin dinlerken.. Çınar'ı da ayrıca çekip "baba seni hayvanat bahçesine götürecek, yine ineği, keçileri göreceksiniz.." dedim o da çok memnun oldu..

Evden beraber çıktık, bizi metro istasyonuna bıraktılar, yine yol boyunca gün içinde olacakları anlatıp "tamam mı?" diye onay aldım "tabam.." dediler.. İstasyona vardığımız da Çınar da bir hamle yaptı bir kez daha anlattımmmm ve ayrıldık. Sorunsuz oldu herşey.. Beklediğimden daha kolay.

Biz kartımızı alıp turnikelerden geçtik, aşağı indik. Tam o sırada bineceğimiz tren kalkmış bulundu, bu duruma biraz sevindim çünkü korkma ihtimali büyük, tren uzaktan göründüğü gibi görünmüyor yakınına gelince malum. Neyse oturduk banka başladık treni beklemeye, karşının treni geçti, trenin çıkardığı sesleri çıkararak ve de deli gibi el sallayarak korkmasın diye uğraştım.. Sanırım işe yaradı, korkmadı. 3-4 dk. sonra trenimiz geldi, kucağıma aldım bindirdim. Çok kalabalıktı ama çocuklu bayanız ya hemen yer veren çıktı .. Başlarda ne olduğunu anlamaya çalıştığından yüzünde çok ciddi ir ifade vardı ama kucağımdan hiç bırakmadım, sıkı sıkı da sarıldım. ve vardık son durağa..

Zafer plazaya gittik. Jetonla çalışan arabalardan gördü, daha evvelden de bildiğinden istedi. Ben de daha evvelden biliyorum o arabalar çalıştı mı bağırmaya başlıyor durdurun diye, yani öyle dururken içinde oturmayı seviyor. E cumartesi çocuk kaynıyor orası, bize izin verirler mi oturmamız için, neyse 1-2 dakikalığına verdiler oturdu. Oturdu ama kalkmak bilmiyor, rica minnet kalktı, biraz mızıldandı.. Sonra d&r a girdik, yine fiyatlara güzel güzel söylendim içimden yüzlerine karşı :P winnie'nin bir kitabını seçtik, ödedik, çıktık. Son zamanlarda pinhani'yi sık duyar oldum ama dinlemedim hiç, onu almak için geriye dönecektim ki Defne yine jetonlu arabaları gördü, zor ikna edip bu sefer oyuncakçıya gittik. Hoşuna giden hemen her oyuncakla oynadı, ablalara da kendini sevdirdi şirinlik yaparak, ablalarda bununla oynadı. Bardak, ufak bi elektrik süpürgesi (bunu iade edeceğim, daha monte ederken çatırdı sesleri gelmeye başladı), bir de müzik aleti aldık. Sonra üst kata havuzlu bahçe kısmına çıktık, Defne en sevdiği biskuvi kurabiyelerden ve bir de tuzlu bir yiyecek aldı, ben de bir kahve aldım. Bir müddet sonra ısrarla kahve içmek istedi ben de gidip ona uyacak birşey var mı diye sordum, ılık-sıcak çikolata varmış, aldım, pek sevdi, pipetle içti :) ..

Herşey çok güzel ama eve gitmemiz lazım, çünkü çok geç oldu, zaten İsmail'de aradı biz çıkıyoruz, istasyonda sizi bekleyelim mi diye. Siz gidin biz geliriz dedim. Dediğimden 2 saat sonra evdeydik. Bu iki saatlik arada tekrar yürüyen merdivenlerden inip -ki Defne de Çınar da bunu çok sever- trene bindik, çufçuflayıp ineceğimiz istasyona geldik.. Her duraktan geçerken bekleyen insanlara el salladık.

Evde yemek olmadığı için Eker'de pizza yaptırdım, pizza yapılana kadar Defne dönüp dönüp kaydıraktan kaydı, sonra bir taksi bulduk ve evimize varabildik..

Buraya kadar herşey güzel geçti. İkisi de birbirini çok özlemiş daha apartmanın içinde sarılıştılar, öpüştüler.. Aldıklarımızı çıkardık, babaya da t-shirt almıştık onu denettirdik, yaptıklarımızı anlattık. Sonra biz de sorduk "siz neler yaptınız?" Çınar hemen "baaak bak bak bak (bu tavuk oluyor), buuuuu muuuu (inek)......" diye hayvan sesleri çıkarmaya başladı. Yemeğimizi yedik, oyuncakla epey oyalandılar..Sonra Defne şu an sebeplerini bile hatırlamadığım herşeyi sorun ederek ağlamaya başladı. Biri ayakkabıyla yatağa girmek istemesiydi, çıkardım diye kıyameti kopardı, biri saçlarından tokaları çıkarmaya kalkmamdı, diğeri ağladığından yüzünü yıkamak istememdi, daha bunun gibi bi kaç sebep daha.. Ne yapsam olmuyor, acaba bugün yalnız olmayı mı kaldıramadı? Çınar'ı babayla paylaşmayı mı yoksa hayvanat bahçesine gitmelerini mi kıskandı? ya da çok yoruldu uykusu mu geldi? hiç bilmiyorum. En son yarım saat konuştuk hep beraber, altını alıp üstünü değiştirmek için ikna ettik, yarın Misi'ye kahvaltıya altını çize çize -hepberaber- gideceğimizi söyledik. Bu da şöyle gelişti, önce yarın uyanınca köye kahvaltı etmeye gideriz, tamam mı Defne?, Defne'den yanıt tamam! anne-baba-kendini gösteriyor Çınar'ı göstermiyor onu biz gösteriyoruz ve tekrarlıyoruz, herneyse ikna oldu üst baş değişti, sütler içildi ve yatıldı..

Ama bugün hem güzeldi, hem zordu.. Anne Vildan tüm bunların üzerine onlara yarın kahvaltı için yulaflı ekmek pişiriyor şu an ..

öğlende banyo yaptık, anne onları yorgunluktan üç gündür yıkıyamıyordu bu tülbentleri ben onların saçlarını kurulamak için kullanıyorum, annem burdayken kafalarını böyle bağlamış bana örtüyü gösterip 'anneanne' deyince mesajı aldım, böyle isterlermiş :)

saçlar kurudu, yemek zamanı, aha gene renkli makarna hem de ketçapla ;

cafedeyiz;

Defne kibar kız, ona gülümseyen herkese el sallıyor :)

12 Eylül 2006

Dün İsmail sabah çok erken gitti ve akşam da geç geldi. Yine üzüm konusu olacak ama evde de üzüm kalmamış (e zırtta pırtta üzüm yerlerse dayanır mı?), tüm gün sık aralıklarla geçen muhabbet şuydu;
- anne eveee (anne evde)
- baba iiiişe (baba işte)
- baba iiişe, üzümm (baba işten gelirken üzüm getirecek)

Bir de dün ve bugün Gülce'ler bize geldi.. Süper kuduruyorlar ama hiç şikayetçi değilim, güzel yoruluyorlar ve arkadaşlığı öğreniyorlar.. Öğlen için onlara börek yaptım, üstüne yumurtalı yoğurt sürdüm yumuşak yumuşak oldu, çokta güzel yediler.. Gülce yeme konusunda biraz nazlı, meryem abla genelde peşinden koşturarak bin nazla yediriyo, benimkilerin maşallahı var sıraya giriyolar :) neyse, neden sonra elimde bi lokma vardı Gülce'ye de teklif ettim ve çocuk aynı gazla yemeye başladı. Şaşılacak şey gerçekten, çünkü Gülce'nin nasıl nazlı yemek yediğine şahidim. Sanırım iki dakkada sardığım börekler muhteşem ötesi olmuştu ve dayanamadı çocuk :P

Oyunlarda şunu yapıyoruz ve başarılıyız da, hangi oyun bittiyse o kutusuna imece usuluyle toplanıyor diğer kutu açılıyor. Herşey oyun halinde olup bir de taktir gördüler mi çocuklara yaptırılmayacak şey yok :)

Gülce'ler gelmeden evvel biraz evi toparlayayım ve mümkünse biraz da süpüreyim istedim. Çocuklar cins bigün Çınar istemez süpürge gürültüsünü bugün de Defne istemedi, içli içli ağladı, süpür(e)medim napiim.. Halbuki bana elleşmesinler diye ellerine bez vermiştim odalarını silmeye girişmişlerdi, Defne gerçekten komik, harıl harıl bi sehpanın üzerini, bi yeri, bi pikeyi hızla sildi durdu :)

Misafirlerimiz geç gittikleri için öğle uykusuna yatmamız iki buçuğu buldu, hala uyuyorlar..

Gün daha bitmedi devam edeyim burdan, kızlar öğle uykusundan İsmail'in eve gelişiyle uyandılar. Usul işi yokki benim kocamın dolaptan bardak alırken bile dünya ses çıkarabiliyor. Neyse babalarını görmek çok hoşlarına gitti tabi, bahçeye çıktılar biraz üzüm yedikten sonra ve İsmail'in acilen işyerine gitmesi gerekti aman allahım Defne bir kıyamet kopardı ben bile korktum. Ben de parka götürdüm onları. Çok rüzgar vardı sersem gibi olduk ama çok eğlendiler. Evde de kaydırak olduğundan mıdır bilmiyorum kaydırağa pek ilgi göstermediler. Defne bi ara tüneli keşfetti, Çınar'ı da ayartıp -bebek gibi- emekleyerek defalarca geçtiler içinden. Önce dizlerinin üzerinde gitmek istedi ama biraz başını kaldırdığında şaşkınlıkla ne yapacağını bilemedi, bebek ol annecim dedim emekledi, kendi pek büyük ya :) , Çınar işi garantiye aldı daha tünele 50 cm varken emeklemeye başladı.
Defne taşlarla, kumlarla oynarken kendinden geçiyor, yatıyor yuvarlanıyor ona kimse engel olamaz :) dönüşte eve de getirdik bi avuç taş-kum. Bu sabahta bakkala gidiyoruz yine oturdu yere taşlara daldı, al eline bakkal abiye de götürelim taş dedim büyük bi aşkla iki avucunu da doldurdu, alışverişi yaptıktan sonra para yerine taş verdik, çok iyi oldu :P

Eve döndüğümüzde hemen arkamızdan babamız geldi, boğuştular ben o ara yemek hazırladım filan ama ben bu hafta başından beri çoooookkk yoruldum. Çünkü bu hafta İsmail'in işleri çok yoğun ve erken gidip geç geliyor, bugün de İstanbul'a gitti dönmesi geceyi bulur ama yarın sanırım biraz daha rahat olurum.

09 Eylül 2006

Öüzümm

Geçen haftadan bu yana kısaca bir özetlemek gerekirse, yazın son günlerini dolu dolu dışarılarda geçiriyoruz diyebilirim. Babamız eve erken geldiyse eğer, aklımızda olup da mesafe sorunu olan her biryerlere gitmek istiyoruz. Yürüyen merdiveni ve camdan asansörü olan asmerkez, hayvanat bahçesi gibi gibi..

Bu arada haftabaşı annanne ve dede geldi gittiler. Üç gün kaldılar hepimiz pek rahattık. Ben o üç gün boyunca öğlende uyandım. Aman iyi değilmiş öğlende uyanmak yaw, her zamanki rutini bozunca insan afallıyor.


annemler buradayken ve kızları oyalıyorken diktiğim kediler..
Bugün de bahçeye çıktık, ornama kadar yürüdük, ormanın içinde Gülce ve diyza (teyze)yı aradık. "diyzaaa, diyzaa.." diye bağrındık. Yoktular, bakkala uğradık süt aldık döndük ama elimizde Gülce'ye hediye edeceğimiz kedimiz var, e nerde buluciiz derken onların bahçesine gittik, henüz 1,5 yaşında bile olmayan Efe ve Poyraz'la tanıştık orada da. Onlara kraker ikram ettikten sonra Gülce'nin annesi geldi, kızlarda peşine takıldı velhasıl çıktık Gülce'lerin evine. Gülce banyo sefası yapıyormuş, iyi fırsattan istifade oyuncaklarıyla oynayabiliriz dedik. Defne oyuncak elektirikli süpürgeyi kaptı, çüv çüv diye ortalığı süpürdü (çok temizizdir), Çınar bolca hayvan silüeti bulunan çiftlik yapbozunu kaptı. İki saatten fazla zaman geçirdik, Meryem abla tavuksuyuna makarna pişirmiş bir de, yemeden göndermedi. Hehehe bana iyi oldu tabi, yemeklerini yiyip eteklerini silkip kalktılar, eve gelince şöyle bi el-ağız yıkandı ve tumba yatak. Uyuyor şimdi kuzular.


Bu arada babam buradayken korkuluk yaptık yataklarına, bir dünya yorgan yastık kalabalığından kurtuldu odaları, çok iyi oldu.

Son zamanlarda kıskançlık durumlarımız güne göre ayrı ayrı çocuklarda değişmekle beraber daha fazla nüksetti. Bir de ufaktan birbirlerine vurmalar, kızgınlıklar arttı. Başlarda epey panik oldum ama sanırım onun da hal çaresini bulduk. Sabır, sabır ve sabırla :)

Enteresan bişi daha benim için; 3 yaşında okula başlatmayı düşünüyorum, bunun için araştırmalara şimdiden başladım.

aha uyandı anneaaa diye bağrınıyor Çınar
gidem gene yazarım..
bi de foto;


bıraksam leoparı sevecek :)

nerde kalmıştık..

Son günlerimizin gözdesi öüssümm (üzüm) yatıyoz kalkıyoz üzüm yiyoz. Çınar çok hoş söylüyor, ama üzüm bağırsak faaliyetlerini aktif ettiğinden iki çocukla günde kaç posta kaka temizlediğimi varın siz hesap edin. Yine uykudan uyandık ve bi ösüm faslımız oldu, sonra resim çizdik. Defne, anneane, dede ve teyzesinin resimlerini çizmeyi çok seviyor. Her bir helezon ayrı bir kişi demek. Hızını alamazsa beni, babasını ve Çınar'ı da çiziyor. Enteresan olan başta çizerken adıyla söylediklerini dönüşte tekrarladığında hiç şaşmıyor, farklı farklı da göstersem bu kim diye ilk başta tanımladığı helezonlar hep aynı kişi oluyor. Demek ki çocuk gerçekten bir helezonu çizerken teyzesini veya dededisini hayal ediyor. Çınar'ın da defter üzerine elini koyup bana çizdirme merakı var, abartıp ayağa geçiyoruz, çorap varsa çıkarttırıyor bir de öyle çiziyoruz, sonra benim elimi yerleştiriyor kağıt üzerine her bir araya ufak çentikler atıyor ve hızla kaldırıyor elimi, gördüğüne hepimiz çok şaşırıp alkışlıyoruz, tabi Çınar zevkten dörtköşe .. :)

Komşunun kızlarıyla şu anda bahçede evcilik oynuyorlar, başta bi evde oynadılar, krakerin dibindeki susamları minik tencerelere dökmüşler, o susamlar hem çay oldu hem yemek, bebekler susam yemekten helak oldular. Ortalık daha fazla beyabur olmadan Zeynep'le Hatice kapıya geldi de gönderdim tüm takım taklavatla dışarı onları. Şimdi sesleri geliyor, pek şenler..

Ne diyordum. Kıskançlık, hafiften itip kakmalar başladı. Çınar daha baskın olduğundan Defne'den gelen tepkilere önceden anlam veremesede şimdi Defne ona dokunduğunda başlıyor zırlamaya.. Bu haftasonundan itibaren babayla çocukları paylaşıp tek tek gezdirmeye karar verdik, anne babaya tek tek sahip olmak onların da hakkı diyerekten..

Ha birde okul diyordum. Şu sıralar haftada bikaç gün, birkaç saatliğine göndereceğim oyun grupları aradım önce maalesef bir tane hariç bulamadım. Bulduğumda bize en az 15-20 km uzaklıkta, yollarda kış gelirken gidip gelmeyi göze alamadığımdan o şıkkı iptal ettim. Bizim eve çok yakın, iyi referanslar aldığım bir okul buldum yalnız, geçenlerde kızları da alıp gideyim dedim ama bi türlü yerini bulduramadım. En yakın zamanda tekrar gidip bi göreceğim. Her işimde heleki bu tür önemli işlerimde aceleyi en sevmem.. Bir yıl evvelinden de okul bakışım bu yüzden yani :) ..


foto konusunda beceriksizliği tescillenmiş kocamın hepimizi zorda olsa bi kareye alabildiği fotosudur. birinde benim kafam yoktu, diğerinde Çınar'ın sadece eli görünüyodu :)


Çınar ısrarla tavşanı çağırıyor ama o kaçmayı seçiyordu :)



çimlerde de yuvarlandık. haftaiçi hayvanat bahçesinde neredeyse kimse olmuyor, o zamanda orası bizim oluveriyor..

Defne bayılıyor yere oturup taşla, kumla oynamaya (sol tarafta aslan barınağı var)


deve ve Çınar

04 Eylül 2006

02 Eylül 2006

Kısa kısa II

12 Ağustos 2006
Öğlen gayet iyi uyuduk hatta Çınar'ı uyandırmak zorunda kaldım. Çünkü Defne erken kalkmıştı ve attaya gitmek için çoktan hazırlanmış ve sabırsızlanıyordu. Gittik oyuncakçıya gerçekten çok büyük biryer ama sanki biraz hayal kırıklığına uğradım, ben çok daha fonksiyonel ve çoğu ahşap olan oyuncaklar beklerken plastik ve bol peluşla karşılaştım. Ahşap olanları ufak bir odaya almışlardı ve çok çeşit yoktu malesef olanlarında bir çoğu bizde var olanlardı. Yine de kendimize göre bir çok yap boz bulduk, bir de şu iple bağlamalı yap-boz dan aldık, son olarak çaydanlığı, sütlüğü, şekerliği bulunan bir kahve takımı :) Artık evcilik oynamaya başlıyor gibiyiz her ne kadar 3 dakika sonra sıkılsakda :)

Oyuncakçı ile arabayı park ettiğimiz yer arasında epey mesafe vardı ve çok işlek bir cadde hatta sanırım Bursa'nın en işlek caddesi Cumhuriyet Cd. kızlar zaten arabadan korkuyorlar o motor ve korno sesleri başta ürküttü onları aldık hemen kucağımıza anlattık uzun uzun sanki çocuklar şehirde değilde köyde yaşıyorlar çünkü tam 'köyden indim şehre' durumuydu gözlerindeki endişeli bakışlar :)

Herneyse dönüşte tarihi Pirinç Han'a girdik, yanılmıyorsam onun restorasyonu geçen yıl bitmişti ve içine çay bahçeleri kurdular hana girdikten sonra sanki birden şehirden koptuk, ne araba zırıltısı ne kornalar çocuklar rahat nefes aldı e bi de yanında çay içtiler bizle beraber.. Defne yeni aldığımız çaydanlığından servis yaptı hepimize, sonra evimize döndük evde yeni oyuncaklarımızla uzun uzun oynadık, yemek yedik, sonra da uyuduk mışıl mışıl zzzZZZzzzZZZ (hala da uyuyoz :) )..




23 Ağustos 2006
Efendim biz geçen hafta Bandırma'ya gittik yine. Malesef Bandırma ününe yakışır biçimde hem çok rüzgarlı hem de çok nemli yapış yapıştı.. Bu da bizi hasta etti, terleyip rüzgarı yiyince ufak bir burun akıntısı ve hapşırık atlattık.

Geçen ay İnegöl'de kesimi yapılan kuzen çocuğu Tunahan'ın bu seferde Bandırma'da düğünü yapıldı. Kızlar ilk kez düğün gördüler ve fekat öcü görmüş gibi oldular. Palyaçodan görgüsüzlüğün bir ürünü olan dansözden feci korktular. Bunun sıkıntısı 2-3 gece uykularımızın bölünmesine sebep oldu. Ve yine ilk kez yatmaları 11.30 u bulduğundan çok huysuzlandılar. Neyseki onu da atlattık.

O bir haftalık Bandırma seferinde canım Erdek'e gittik. Bilenler bilir Erdek aşığı olduğumu, anasının kızları da Erdek'i seviyorlar. Defne dakikalarca denize bakıp kırmızı balığın gelmesini bekliyor, bir yandan da elleri balıkmış gibi birleştirip popoyu iki yana sallayarak, kırmızı balık gölde şarkısını canlandırıyordu.. Alçak balık bi türlü gelmedi o ayrı mesele..

Hatırladıklarım bunlar, aklıma gelirse eklerim.Bugünse, Gülce'nin bakıcısı Meryem abla bana bir güzellik yaptı ama harbi güzellik.. Çocuklarla ben ilgilenirim Vildan sen işine bak dedi, iki saatte evim tertemiz ve derli toplu oldu. Zaten o kadar dağılıyorki bazen dağınıklıkta çocukları kaybedecem diye korkuyom :P eve geldiklerinde bir doyurup öğle uykularına yatırmak kaldı bana. Akşama da tarhana çorbasına doğranmış ekmek parçalarıyla idare etsinler zira çok yoruldum bir de yemek yapamam.

Şimdi fotolar..
kızlar kendi pusetlerini itiyorlar, ananeye dikkat rüzgardan uçacak :)

fotoğrafı çeken görsem'e dedimki arkada seyitgazi tepesini de al fona, almış ama seyitgazinin eteklerini.. beceriksiz insan.

heh burda seyitgazitepesi görünüyo, biz ne kadar dağılmış olsakda :)

evimizi özlemişiz, odamızı da :)


30 Ağustos 2006
Geçen gün Nur'la çocukların konuşmaları üzerine konuşuyorduk. Feyza Türkiye'de konuşmasını epey ilerletti dedi, şimdi bıcır bıcır maşallah, benim kızlarla arası 7 ay Feyza'nın. Bizde ki durumsa şu, iki yaşa kadar anne-baba-dede-top idi, Bandırma'da doğumgünümüzü kutladıktan ve orada bir müddet kaldıktan sonra yani iki yaştan sonra bir atakla ağzımın içine bakar oldular her birşeyler anlatışımda. şimdi birçok kelime söyleyebiliyorlar, cümle kurmak yok ama söyledikleri kelimelerin farklı vurgulamalarından kendince cümle yaratıyorlar, o kelime bazen özne bazen yüklem oluveriyor.

Söylediklerinden aklıma gelenler;
bakka = bakkal
bakkaaaa = bakkala
topitopp = topitop
ottüuuuu = otur
tüss = süt

Bizde her akşam yatmadan evvel günün özeti geçilir. Sabah uyanmadan o anda oturup annenin onlara o günü özetlemesine kadar. Dün gece yine anlatıyorum, vurgulayarak, el kol hareketleriyle destekleyerek, hepimiz yerde oturuyoruz, Çınar bağdaş krumuş, Defne ayaklarını uzatıp ayak ayak üstüne atmış, baba sehpanın bi köşesine oturmuş anne de heyecanla anlatıyor, kızlar resmen günü tekrar yaşıyor. En sonunda "anne size bunları anlatıyooor ve gün bitiyor" denip, baba önden kızlar arkadan odalarına, bol öpücüklü iyi geceler faslı, kapıdan çıkarken el sallamalar, öpücük göndermeler.. sonra anne rahat bir nefes alıyor :)

Her çocuk makarna, köfteyi sever. Biz köfteyi pek severiz ama makarnayla aramız pek hoş değildi. O yüzden kendimize bile makarna yapmıyordum, ne zamandır marketten makarnada almıyordum. Alışverişe çıktığımızda renkli makarnalardan aldım bir iki paket, ertesi öğlenden sonra -ben çok acıktığım için- pişirdim, belki kızlarda yer diye onların da önlerine koydum. Ketçapla da ilk kez o gün tanıştılar, sanırım en sevilen yiyeceklerin yanına makarna da eklendi, çünkü çok iştahlı yediler ve de sevdiler (yaşasın!)

şapkasız çıkmam abi der gibi Çınar, dışarıda zorla giydiririm şapkayı, o gün sofraya otururken giyecem diye tutturdu :)

Defne de makarnanın üstüne peynir rendesini nasıl gezdirdiğini tüm şirinliğiyle gösteriyor. Balkon hafif serindi, uykudan da yeni kalkmışlardı alalacele üstünü giydirirken ters giydirmişim :)

Geçen cumartesi İsmail'e kızları dolaştırmasını söyledim bahçede. Öyle ya birilerinin evi toplaması hatta temizlemesi lazım :) .. hayvanat bahçesine götüreyim mi dedi, hay hay memnun olurum dedim. 3-4 saate yakın yoktular, çok iyi oldu. Bir çok şeyi hallettim. Eve döndüklerinde acayip komiklerdi, üstbaş toz toprak içinde, kafalarında toprak parçaları, bacaklarında toza değen suyun bıraktığı çamur izleri, tam iki afacan velet. tutuşun elele fotoğrafınızı çekecem sizin dedim, sözümü dinleyecekleri tuttu. Gerçekten çok şekerdiler, hemen banyoya postaladım gıcır gıcır olana kadar yıkadım. Çok eğleniyorlar suda. İkisini aynı anda oturtuyorum küvete, birbirlerinin yüzüne su atarken ufak kazalar atlatsak da genel olarak çok eğleniyorlar.

Park yatakları varken kenarlarına iliştirmek için bu çiçekleri almıştım. Yatakları kaldırınca bunlarda sağda solda atılmaya başlamıştı. Ben de kahve kutusunu yıkayıp, winnieli kağıtla kapladım ve onlar için çok özel bi vazo yaptım :) .. kızlar pek beğendi. Bu arada biz dün ilk kez çizgi film satın aldık. Şimdiye dek izledikleri tek şey baby einsteinlardı, ama artık iki tane winnie the pooh çizgi filmimiz var. Ben hiç izlememiştim, çok beğendim, sakin ve komik. Kitaplarından tüm kahramanları tanıdığımız için ilgilerini çekti.

Ben kızlarımı çooookk seviyorum..



Bunlarda ilk peliklerimiz :)

01 Eylül 2006
Daha ağustosun son günü sonbahara merhaba dedik. Bir önceki gün termometre 32 yi gösterdiğinden, sabah kapkaranlık bir güne uyanmak bu geçişi kolaylaştırmadı. Halbuki sonbaharı severim. Tüm yaz boyunca sabahtan en az iki saatimizi bahçede geçirdiğimiz için ne yapacağımı bilemedim iki gündür, yine çıktık dışarı ama çimenler ıslak oturamadık ya da top oynayamadık. Bu sebeple bugün evimize epey uzak bir markete lavaboaçıcı almaya gittik Elimi asla bırakmıyorlar, bazen araç geçmeyen yollarda birbirlerinin elini tutup yürüyorlar yani her halükarda el birisi tarafından tutuluyor..

Sabahtan böyle sokak gezmesi ya da bahçe oyunu olunca eve gelip yemek yedikten sonra öğle uykusuna yatmak hepimiz için daha kolay oluyor.

Bugün öğleden sonra evcilik oynadık, öyle ya evde oynanacak oyunlara ağırlık vermemiz lazım. Ben evcilik oynadığımı pek hatırlamıyorum küçükken ama kardeşim çok oynardı, abartırdı, halamın kayınpederiyle filan çok oynadığını biliyorum. Koca adam bunun çocuğu olur dizlerine yatardı, Görsem çok mutlu olurdu demekki halamın kayınpederi mübarek adammış çocuk sevindirmeyi bilirmiş :), allah rahmet eylesin..

Neyse efendim biz de oynadık bugün, önce beni doyurdular hangi kahveyi içecem, hangi yemeği yiyecem şaşırdığım anda bebeklerinizi doyurun sonra da uyutursunuz dedim. Bebek doyurma işini daha evvel yapmışlardı da uyutma işine ben de ilk kez şahit oldum. Tek kelimeyle şaşırtıcıydı. Gidip içerden yastık ve battaniye getirdiler, sonra bebekler yatırıldı, sonra ele kitaplar alındı. Ben şaşkınlıkla izliyorum, Defne pek komikti, şininzii şininzii diye okudu arı maya'yı bebeğine, arada bir de gözüne doğru götürüp göstermeyi ihmal etmedi. Hemmmmen foto çekmem lazım dedim makinenin pilleri bitmiş, telefonun pilleriyle değiştirdim, Defne'yi çekip Çınar'a dönene kadar makine sevdasına Çınar ayaklandı ama yine de yakaladım onu da..